İl Birincisi olan Selin Er, ödülünü Kaymakam Ali Sakar'dan aldı

'Darbeden Demokrasiye: 15 Temmuz' konulu kompozisyon yarışmasında il birincisi olan Malatya Beydağı Anadolu Lisesi öğrencisi Selin Er, düzenlenen törenle ödülünü aldı.

Türkiye genelinde gerçekleştirilen ve öğrencilerimizin bağımsızlık, demokrasi ve milli irade konularında bilinçlenmelerini amaçlayan "Darbeden Demokrasiye: 15 Temmuz" konulu kompozisyon yarışmasının sonuçları açıklandı.

Malatya genelinde öğrenim gören lise öğrencilerinin katıldığı kompozisyon yarışmasına gönderilen eserler arasında, Malatya Beydağı Anadolu Lisesi öğrencisi Selin Er'in kaleme aldığı kompozisyon, birinciliğe layık görüldü.

Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden yapılan açıklamada; "Öğrencilerimizin millî, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerleri benimseyen koruyan geliştiren; vatanını, bayrağını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; milli birlik, demokrasi ve yurt bilincine sahip bireyler olarak yetişmesi, “Bağımsızlık, Demokrasi ve Milli İrade” konularında farkındalıklarının artırılması amacıyla Ortaöğretim Genel Müdürlüğümüzce resmi ve özel tüm ortaöğretim okullarında öğrenim gören öğrenciler arasında düzenlenen “Darbeden Demokrasiye: 15 Temmuz’’ konulu kompozisyon yarışmasında, Malatya Beydağı Anadolu Lisesi öğrencimiz Selin Er, il birincisi olmuştur" ifadelerine yer verildi.

Beydağı Anadolu Lisesi'nde düzenlenen törene Yeşilyurt Kaymakamı Ali Sakar ve Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemal Kalay ve okul müdürü Ömer Özdemir katıldı.

Kompozisyon birincisi Selin Er'e plaketini Yeşilyurt Kaymakamı Ali Sakar takdim etti. Yeşilyurt İlçe Milli Eğitim Müdürü Cemal Kalay ise Ortaöğretim Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen Kişiye Özel Başarı Belgesi ile il birincilerinin eserlerinden oluşan “Darbeden Demokrasiye: 15 Temmuz” kitabını Selin Er'e verdi.

Malatya İl birincisi Selin Er, katıldığı yarışma için akleme aldığı kompozisyonu için, "Kompozisyonumda, küçük bir kız çocuğunun gözünden 15 Temmuz gecesini anlatmaya çalıştım. O gece yaşananları hatırlayınca o kadar çok duygulandım, o kadar çok canım acıdı ki, yazımı kaleme almak için başka hiçbir etken beni bu kadar etkilemedi" şeklinde konuştu.

Malatya İl Birinciliğini elde eden kompozisyonun tam metni:

İPLERİ KESİLMİŞ KUKLALAR

Darbe. Anlamını bilmediğim bu kelimenin bende yarattığı o cahil korkuyu hala hatırlıyorum. Ailemin sözleri, çatık kaşları ve televizyonda geçen görüntülere bakıyordum. Kelime hazneme yeni katılmış bu kelimeye bir anlam yüklemeye çalışıyordum. İnsanların gözlerinden akan yaşlar, yaralı yüzler dinozorlarla çevrili hayal dünyama ağır bir gerçeklik olarak düşmüştü. Sadece renklerle süslediğim sevimli hayallerime bomba atılmış olması mıydı canımı yakan, yoksa küçük yaşımda öğrendiğim büyük ihanet miydi acıtan? Önce çevremdeki insanları izledim o gece. Ellerinde telefon iyi haberleri telaşlı gözlerle bekleyenleri, şehitleri, askerleri, polisleri. Bütün herkesi sadece susup izledim. Bir şeyleri kavramak için çok küçüksün derlerdi bana hep. Ben, elimde hayallerimle bir kenara kıvrılmış bu kaosu izlerken, büyüdüm diyemedim. Sadece sustum. Gecenin karanlığına gömüldü umutlarım, sesim boşlukta kayboldu ve bütün hayallerim alındı o gece ellerimden. 

Darbe nedir bilmem, daha çocuğum ben. Mesela gökyüzünü bilirim, umutlarımı kondurduğum bulutları bilirim ama darbe nedir bilmem, daha küçüğüm, masumum diyemedim çünkü öğrendim. Darbe buydu. Çocukluğuma simsiyah kalemlerle boyanan sayfalar. Hangi çocuk siyaha düşkün olur ki? Hangi çocuk hayallerini karanlığa hapseder? Ben hapsetmedim diyemedim, diyemeyeceğim de. O akşam birçok şey alındı benden. Sadece hayallerim değil veya çocukluğum. O akşam insanlık alındı ellerimden. Şehitlerim, çığlıklarım, ağlayışlarım alındı. Ben büyüdüm. 15 Temmuz deyince aklıma sadece top, tüfek gelmiyor ki benim. Mesela özgürlüğe kanatlarının çırpan kuşlar geliyor ya da umutlarımı yedi rengin içinde toplayan gökkuşağı, en önemlisi nice Ömer’ler geliyor aklıma. Televizyondaki gürültüden, çevredeki kalabalıktan, ağlayış ve haykırıştan uzaklaşıyorum biraz. Çıkmazdayım, batıyorum. Ben o gece İlhan oluyorum, Volkan oluyorum; kiminin annesi, kiminin babası, kiminin evladı oluyorum. Vatan oluyor her yanım. Buna tutundu ruhum o gece. Ben veya sen yoktu. Biz vardık, bütündük. Annemlerin anlattığına göre bunu yapan insanların kalplerini canavarlar ele geçirmiş. Kalplerini sarmış ve bütün bedenlerine canavarlar hükmetmiş. Annem anlatınca susup tekrar düşünce denizime daldım nefesimin yettiği kadar. Aramızda kalsın ben canavarlardan korkardım her zaman. O gece büyüdüm diyorum ya işte o an anladım büyüdüğümü. 

Ben artık canavarlardan korkmuyordum. Onların canavarları varsa benim bayrağım vardı, onlar karanlıksa biz içlerinde açan ışıklardık. Yalanların sonu hep kötü biterdi. Canavarlarda uydurulmuş yalanlar değil miydi neticesinde? Bu masalda kaybedecekler başında belliydi. Karanlık kendini aydınlığa teslim edecekti. 15 Temmuz bir masaldı, bir destan. Her zaman ki gibi iyilerin mutlu yaşadığı, kötülerin hak ettiği cezayı çektikleri bir destan. 

Biliyordum, Türk halkı yıkılmazdı. Mustafa Kemal’den biliyordum, babam anlatmıştı kahramanlıklarını. O gece Ata’mla konuştum “Siz AtaTÜRK’sünüz evladım, Onların kalbini canavar hükmediyorsa sizin kalbinizde de ben olayım” diye fısıldadı kalbime. Sonuçta Atatürk’ün evlatları değil miydik? O gece kalbimize vatanı giydirdik. Türk milleti yıkılmaz, sarsılmaz diyorduk ya. Doğruymuş cidden o gün anladım. Ayrım yoktu. Din, dil, parti, görüş veya ırk ayrımı yoktu. Türkiye vardı yalnızca. Halk, asker, polis. Hepsi aynı amaç uğruna sokaklardaydı. Bayrağımızdaki beyazın saflığını korumak için birliktik. Şehit kanına leke bulaştırmamak içindi azmimiz. 
Gökyüzünü görüyorsan hala umut vardır demiş bir bilge. Gökyüzü bizim, gökyüzü hepimizindi o gece. Umudu zırh olarak kullanıp, silahlara kalkan oldu bedenlerimiz. Masalların sonunda hep iyiler kazanırdı. 15 Temmuz’da Türk vatanının masalıydı. Kalplerini ele geçirmiş canavarın zayıf bir noktası vardı. Benliğini bulamamış ve kendi bataklığındaki kuklalarını oynatmaya çalışmıştı. Ama bilmediği bir şey vardı. Kuklaların iplerini Türk milleti kesmişti. Türk halkı sokaklarda kendi bayrağını, hürriyetini masallardaki kahramanlar gibi koruyordu. Bu olay da bir masal dememiş miydim? Buradaki kahramanlarda hepimizdik. Benim hayal gücüm o gün büyüdü, ben o gün büyüdüm. Düşlerim, görüşlerim, benliğim büyüdü. İnsanın benliği kendine açılan kapıydı. O gece herkes yendi bencilliğini. İçlerindeki kibri, hiç kuşkusuz vatanı kalplerine alarak bir tarafa fırlattılar. Bir insan düşünün ki kendi milletini kendi silahıyla yok etmeye çalışmış olan. İçlerindeki canavara teslim olup kukla olmuş bedenlerini ihanet uğruna kullanan. Onların içlerinde cesaret, güç veya onur yoktu. Tek bildikleri küçük oyuncak kuklalar olduklarıydı. Oyuncaklara sahip küçük bir çocuk olan canavar oyundan sıkıldı ve bütün oyuncaklarını çöpe attı. 

Bir rüzgar gibiydi 15 Temmuz. Savrulan hayatlar, fırtınalar ve soğuk kuşatmıştı vatanın her yanını. Türk halkının karşısında rüzgar durabilir miydi sanıyorlardı? Bu rüzgar sadece bayağımın dalgalanmasına neden oldu. Bağımsızlığımı ve gücümü dalgalandırdı. Darbe nedir bilmem ama 15 Temmuz vatandı, rüzgardı,  kuklalardı, kahramanlıklardı, şedidimdi, askerimdi, polisimdi, gökyüzümdü. 
Nice oyunlar oynandı vatanın dört bir yanında, saysız kukla, sonsuz halk vardı. Masalın sonuna geldik yavaş yavaş. Hep iyiler kazanır diyorum ya öyle öyle olmasına ama onlarında bir şeyleri feda etmesi gerekiyordu her defasında. Burada feda edilen bedenlerdi. Atatürk’ün, bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumun hakkıdır, dediği gibi şehidimin fedakarlığı bağımsızlığı kucakladı. Bayrağım hala temiz, vatanım hala bağımsız, özgürlüğüm hala ellerimdeyse sana borçluyum Türkiye’m. 

Bakmadan Geçme