Ahmet Küçükşahin

Donmak veya donmamak, bir operasyon

Ahmet Küçükşahin

Tunceli’de donarak şehit olan iki asker hadisesinden sonra, daha önce dinlediğim bir olayı kamuoyunun takdirlerine sunmak istiyorum. 

Piyade Binbaşı Mehmet Alpaslan, 1996 yılı kış aylarında Sason 7’nci Jandarma Komando Tabur Komutanlığı yaparken taburu ile birlikte yaşadığı olayı ve bu olaya karşı komutanlarının tepkisini şu şekilde dile getirmiştir. 

“7’inci Kolordu Komutanlığının SAĞGÖZE bölgesinde yapacağı büyük çaplı bir operasyon için şahsımın emir komuta ettiği Sason 7’inci Jandarma Komando Taburu ihtiyat taburu görevlendirildi. Bu nedenle her türlü göreve hazır bir şekilde üs bölgesinde beklememiz emredildi. 

Operasyonun ikinci günü, operasyonun yan emniyetinde bulunan bir bölüğe, bölücü terör örgütünce yapılan baskın neticesinde büyük bir zayiat verdirilmesi üzerine, baskına uğrayan birlik bölgesine helikopterlerle intikal ettik. Görevimiz, baskına uğrayan birliğin emniyetini sağlamak ve çatışma esnasında birliğin vermiş olduğu şehitlerin şahadet bölgesinden alınıp intikallerini sağlamaktı.  

Verilen göreve istinaden, öncelikle çatışma bölgesinde baskına uğrayan birliğin emniyetini sağladık ve şehitlerimizin intikalini sağladık. Bu görevlerin tamamlanmasını müteakip, ikinci bir emirle geceyi o bölgede geçirmemiz emredildi. Bölgede tertiplendik ve bölücü terör unsurlarının tacizi altında geceyi orada geçirdik. Ertesi gün, verilen bir başka emirle bölgeyi tarayarak 6-7 kilometre ileride bulunan daha yüksek KARVAŞ TEPE bölgesine intikal ettik.

İntikal ettiğimiz Karvaş Tepede (adı üzerinde Karvaş) bir metre civarında kar vardı ve hava çok soğuktu. Birliğim yorulmuş, telsizlerimizin şarjları bitmek üzereydi ve yiyecek içecek azalmıştı. Elimizdeki imkânlar doğrultusunda hemen tertiplendik. Kendimizi teröristlerden ve soğuktan korumak için mevziler yapmaya başladık. Geceleri çok soğuk ve fırtınalı olduğu için soğuktan zayiat verme durumumuz vardı. Sıkıntılı geçen bir gecenin ardından yeni bir güne başladık.

Günün ilk ışıklarıyla birlikte bölük komutanları yanıma gelerek geceye ilişkin tekmillerini verdiler ve ‘Bazı askerlerin ayaklarının soğuktan morarmaya başladığını’ ifade ettiler. Bunun üzerine sıhhiyeci personel ile beraber askerlerin ayaklarını kontrol ettik; ihmal gösterildiği veya geciktiği takdirde ayaklarının kesilme riski taşıdığına ve bir an önce hastaneye sevk edilmesi gerektiğine kanaat getirdim. 

Bizler Harp Okulunda, kendimizden önce ana kuzusu olarak gördüğümüz askerlerin emniyetini düşünür olarak yetiştirildik. Daha ötesi, savaşmak üzere emrimize verilen vatan evlatlarını, önce Allahın sonra analarının bize emaneti olarak görmemiz gerektiği aşılandı. Komutanlık hatasından dolayı onların saçının teline zarar gelmemesi gerekiyordu. 
7’nci Kolordu Komutanlığınca sevk ve idare edilen Sağgöze operasyonu bitmişti. Ancak yeni bir emirle, başka bir operasyonun parçası olarak Karvaş Tepede kalmamız emredildi. Bunun üzerine, Karvaş Tepenin olumsuz hava koşullarını ve buna dayalı olarak birliğimin bir başka bölgeye alınmasını yeni emrine girdiğim amirime telsizle arz ettim.

Bu teklifim uygun görülmedi. Ancak hava koşullarının ağırlığı bir gece daha bu tepede kalmaya imkan vermiyordu.  
Sanırım başka yol kalmamıştı, ilgili komutanıma telsizle ‘Ben birliğimi bu şartlarda burada tutamam. Bu vebali alamam ve ilerde kendime taburunun askerlerinin ayaklarını üst bölgesinde gereksiz yere bekletip gerekli tedbiri almayıp donduran ve netice olarak ayaklarının kesilmesine sebep olan tabur komutanı dedirtmem, birliğimi daha aşağıda emniyetli bölgeye çekeceğim’ diyerek birliğimi daha aşağıda güvenli bölgeye çektim. Operasyon bölgesinde çatışmalar devam ediyor olsaydı, hiç şüphesiz donma pahasına da olsa Karvaş Tepeyi terk etme kararı vermezdim. Bu kararla, emir dinlemeyen bir tabur komutanı görüntüsü içerinde kendi geleceğimi de tehlikeye attığımı biliyordum.

Haklı olarak, durumum 7’nci Kolordu Komutanı Hilmi Özkök Paşaya iletilmiş. Beni telsizle arayıp mevkiimi sordular. Belli bir süre sonra beni helikopter ile alıp operasyonun yönetildiği komuta yerine Kolordu Komutanı Hilmi Özkök Paşaya çıkardılar. Durumu izah ettim, kendisi beni dinledi ve sonrasında bana ‘Evladım sen birliğinin başına git’ dedi. Beni tekrar helikopter ile birliğime bıraktılar. Birliğimin başına döndükten birkaç saat sonra birlik bölgesine içinde doktorlarında bulunduğu bir heyet geldi ve durum tespiti yaptılar. Ayağı moraran askerleri askeri hastaneye sevk ettiler. Heyet bir süre sonra bölgeden ayrıldı. 

Herhalde durumumuzu kolordu komutanımıza arz ettiler ki, birliğimi kendilerinin belirlemiş olduğu yeni bir bölgeye intikal etme emrini verdiler. Birliğimle birlikte o bölgeye intikal ettim. 
İçinde bulunduğum koşullarda, bir Tabur Komutanı olarak yanlış bir iş yapmadığıma, doğru olan neyse onu yaptığıma inandım. Kendi muhasebemi yapmıştım, içim rahattı. Doğru kararı verdiğime inanıyordum. Yıllar sonra Tunceli’de iki askerimizin donarak şehit olması, kararımın doğrunu teyit etmiş oldu.”

Bu vesileyle, 26 Ekim 2018 günü Tunceli’de operasyon esnasında donarak şehit olan iki askerimize, saygı ve minnet duygularımla Allah’tan rahmet diliyorum.   

Dr. Ahmet Küçükşahin
 

Yazarın Diğer Yazıları