İktidar partileri ABD’den aldıkları talimatı yerine getirebilmek için “Terörsüz Türkiye“ söylemi ile halkı ikna etmek ve Bebek katilini ininden çıkarmak için masaya oturmalarını müteakip Kürt konusu ile aydınlatıcı bilgiler yazmaya başladım.
Bu yazıların özelliği; yıllarca bizlere öğretilmiş olan ve doğru zannedilen bilgilerin mevcut durumu yansıtmadığını aksine mevcut durumun öğretilenden farklı olduğunu ifade etmekti.
Bu duruma örnek olması açısından; yakın zaman önce sosyal medyada E.Amiral Türker Ertürk adı ile yayınlanan bir bilgiyi örnek olması açısndan aktarmak istiyorum.
“Anadili Kürtçe, Bingöl-Yayladereli çok yakın bir dostum aşağıdaki mesajı bu sabah gönderdi. Takditlerinize sunulur;
"Doğuda başı sıkışan, kendini güvende hissetmeyen bir Kürt; neden kuzey Irak’a, Erbil’e göç etmez? Eğitim Kürtçe, resmi dil Kürtçe, valisi, polisi, yöneticilerin hepsi Kürt! Vize yok! Neden kalkıp da Antalya, İzmir, İstanbul ve Manisa’ya göç eder, buralarda kendini Türklerin arasında güvende, özgür, eşit ve huzurlu hisseder? Neden? Çünkü; doğuda Kürt’e huzur vermeyen gene Kürt’ün kendisidir. Kürt ağadır, Kürt PKK’dır, DEM’dir, Kürt muhtardır, Kürt belediye başkanıdır, Kürt şeyhtir, gavstır, imamdır.”
Burada yazının özünü oluşturan yanlışı düzeltmek gerekir. Türkiye’de “Anadili Kürtçe” olan bir insan grubu bulunmamaktadır.
Türkiye’de anadili Türkçe olan, anadili Kurmança olan, anadili Arapça olan, anadili Zazaca olan insanlar vardır.
Maalesef “Kürtçe” dili ifadesi kanıksanmış şekilde vatandaştan siyasi liderlere kadar her kes tarafından kullanılmaktadır. Oysa daha önce de ifade ettiğimiz gibi Dünya’da kendisini Kürt kabul eden insanların ortak lisanı sayılabilecek Kürtçe adı verilen bir dil mevcut değildir.
Irak’ta Kürtçe denince Kuzey Irak’ın resmi dili olan Soranice, Türkiye’de Kurmança, İran’da Lurca anlaşılmaktadır. Yani bütünü oluşturan ve adına Kürtçe denen ortak bir lisan mevcut değildir. Evliya Çelebi’nin de ifade ettiği gibi bu lehçeleri konuşanlar kendi aralarında anlaşmak için Türkçe’yi kullanmaktadırlar. Bu lehçelerin birbirleri ile olan benzerlikleri Türkçe ile olan ortaklıkları kadardır.
Zazaların Kürt olmadığını ve Zazaca’nın da Kürtçe diye oluşturulmaya çalışılan dil grubu içerisinde olmadığını daha önce kaydetmiştik.
Bu arada Türkiye’de Kurmança konuşanlar da birbirlerini anlamamaktadırlar. Örneğin Malatya’da kendisini Kürt olarak kabul edip Kurmança konuşan bir vatandaş, Diyarbakır’da kendisini Kürt kabul edip Kurmança konuşan bir vatandaş ile anlaşamamaktadır. Aynı durum Diyarbakır-Hakkari için de geçerlidir.
Yani Türkiye’de Kurmança konuşan bir halk vardır ve kendisini Kürt olarak niteler ve ancak kullanıldıkları ortak bir dil söz konusu değildir.
Bu koşullar altında “Kürtçe” adı altında bir eğitim verilmesi mümkün görülmemektedir. Mahalli lisanlar mutlaka okullarda öğretilsin isteniyorsa; her yörenin kullandığı lehçeye uygun bir okul açılması gerekecektir. Bu imkansızlığa rağmen anılan lehçelerin hafızalardan silinmemesi için tedbir alınması bir gerekliliktir.