Son birkaç gündür, AKP iktidarının onayı ile Fethullah tayfasının Türkiye’nin gizli bilgilerinin yer aldığı Kozmik Odalara girilmesini anlatan Emekli Albay Erkan Yılmaz Büyükköprü’nün KOZMİK ALBAY adlı kitabını okudum.
Kısa sürede okumasını tamamladım. Güzel düzenlenmiş, başlıklar halinde toparlanmış ve böylece akıcı bir üslup yaratılmış.
Bugün devletin iktidarda olan yetkilileri 2007-2016 yılları arasındaki FETÖ bağlantılı kumpas davalarını anlatırken olaylar kendiliğinden olmuş gibi, kendileri işin içinde değilmiş gibi anlatılıyor ve yansıtılıyor.
Oysa bataklık varsa sivrisinek vardır. Mevcut AKP döneminin FETÖ açısından olumlu atmosferi olduğu için bu hainler ülkede at oynattılar. Yani, FETÖ, bir ortamın, bir zeminin, uygun şartların sonucudur. Bir numaralı sorumlu FETÖ değil, FETÖ’ye ortam ve zemin hazırlayanlardır.
Kitabı okurken, bu davanın şüphelileri, hemen hemen benim/bizim Balyoz davasında yaşadıklarımızın bir benzerini yaşamışlar:
- TSK mensuplarının korkarak sinmesi ve suçlanan arkadaşlarından şüphelenmesi,
- Komutanların kendi ikballeri adına destek vermemesi veya olumlu anlamda ağızlarını açmamaları,
- Suçlanan subay ve astsubayla ailelerinin psikolojik baskı altında kalması,
- Suçlananlara destek verenlerin sayısı, birinci kuşak akraba seviyesine düşmesi,
- TSK içinde ise birkaç arkadaşla sınırlı kalmasıdır.
Fethullah ve ekibine zemin hazırlayanlar;
- Asıl konunun kamuoyu oluşturmak olduğunun bilinci ile hareket etmiş,
- Yalan ve hırsızlık konusunda ustalaşmış,
- Ahlaksız bir nesil görünümündedir.
Oysa,
- 2007-2015 arası yıllarda yerden yere vurulan ve AKP iktidarı ve Fethullah çetesi tarafından kanunsuzluğun odağı olarak gösterilen Türk Silahlı Kuvvetleri personeli kanunlara çok saygılıdır.
- Aynı personel kendisine teslim edilen gençleri ve devletin malını bir namus bilmiş ve onu korumuştur.
- Türk Silahlı Kuvvetleri personeli dışarıdan çok modern ve halktan kopuk olarak görülse dahi çok tutucudur ve manevi değerlerine çok bağlıdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, 82 yıl önce, 31 Temmuz 1920 tarihinde, Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara hitaben yaptığı konuşmada “…Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lazımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder. Kuvvet ordudur…..Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. Orduyu imha etmek için mutlaka subayını mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engel ve müşkülat görmediler…” diyordu.
Bu nedenle orduya saldıranları, orduyu ve subayları aşağılayanları unutmamak lazımdır. İsim isim bildiğimiz bu ekibin kendi ikballeri uğruna emperyalistlerle işbirliği yaptığını ve ülkenin bağımsızlığını tehlikeye attıklarını hafızalardan silmemek lazımdır.