“Terörsüz Türkiye“ söylemi ile Bebek katili ile masaya oturan iktidarı iç dinamiklerle durduracak tek yol bilgidir. Halk aydınlandıkça, bu işe girişen partilere desteğini kestikçe, anılan partiler desteksiz kalacak ve masadan kalkmak zorunda kalacaktır. Bu yazıdaki konumuz “Kürtler ve Herkesin Bilmesi Gereken Özet Bilgi”dir.
Kürt diye bir kavim vardır. Bu kavmin anavatanı İran’da Zagros dağları bölgesidir. Türkiye’nin doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesi değildir. Selahattin Demirtaş bir konuşmasında “kendi anavatanında Kürtler” ifadesinde kastedilen Güneydoğu Anadolu ise bu bir aldatmadır ve yanlış bilgidir. Kürtlerin Anavatanı İran’dır, Zagros dağlarıdır. Oysa Türkiye, kendisini Türk vatandaşı kabul eden herkesindir.
Kürtçe diye bir dil mevcut değildir. Kürtçe deyince Türkiye’de Kurmança, Irak’ta Kuzey Irak’ın resmi dili olan Soranice, İran’da Lorca, yine İran-Irak sınırına yakın bölgelerde Goranice anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi’nin dediği gibi bu lehçeleri konuşanlar birbirleri ile Türkçe ile anlaşabilmektedir. Kürtçe diye bir dil yok, lehçeler vardır. Ancak Batı emperyalizmi tarafından 100 yıldır Kürtçe diye bir dil oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Türkiye özelinde, kendisini Kürt kabul eden bir Malatyalı, Diyarbakır’da kendisini Kürt kabul eden kişinin konuşmasını anlamamaktadır. Bu anlama zorluğu bu kez Diyarbakır Hakkari arasında da geçerlidir.
Zazalar Kürt değildir. Zazalar Türk’tür. Zazaca’nın Kurmanca ile bir alakası yoktur. Ayrı bir lehçedir. Zazacayı ve Zazaları Kürt sitesine dahil etmek isteyenler Kürtçülerdir. Amaç Kürt nüfusunu çok göstermektir.
Alevilerin çok çok büyük bölümü Türk’tür. “Kürt’ün alevisi olmaz” sözü geçerlidir. Bu söz, Kürt alevisi hiç yok anlamına gelmez. Aleviler özbeöz Türk’tür. Türkiye’de alevilere saldırı, aslında Türklüğe saldırıdır. Geçmişte direkt olarak Türklüğe saldıramadıkları için dini kullanarak dolambaçlı bir yol izlenmiştir. Günümüzde artık bu yönteme gerek kalmamıştır. Zira açık açık Türklüğe saldırılabilmektedir.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında göçe tabi tutulan Ermeniler, Aralık 1918 tarihinde çıkarılan bir yasa ile eski yerlerine ve din değiştirmiş olanlar ise eski dinlerine dönebileceği karara bağlanmıştır. Bu yasa gereği bir kısım Ermeni bölgeye dönmüş ve azınlıkta kaldıkları için Kürt kimliği içerisinde varlığını sürdürmektedir.
Kürtler Sünni mezheplerden birisi olan Şafii mezhebindendirler. Eğer mezhep Şafii değilse ve kendisini alevi veya hanifi mezheplerine yakın hissediyorsa o kişi kendi Kürtlüğünü sorgulamalıdır. Büyük bir olasılıkla Türk’tür ve yaşadığı kültürel ortamdan ötürü kendisini Kürt olarak nitelemiştir.
Kürtler Kadiri veya Nakşibendi tarikatının üyeleri olmuşlardır. Bu tarikatlar ile bir bağı olmayanlar geçmişlerini araştırdıkları zaman Türk kökenli olduklarını göreceklerdir.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz:
Yukarıdaki bilgiler ışığında tahmini olarak;
- Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayan halkın yarısı Kürt kökenli, yarısı Türk kökenlidir.
- Türk kökenli olanların yarısı yani toplam nüfusun yüzde 25’i Türklüklerinin bilincindedir.
- Türk kökenli olanların diğer yarısı bölgenin hakim kültürü içerisinde kendilerini Kürt hissetmektedir.
- Toplam nüfusun yarısını oluşturan Kürtlerin de yarısı yani toplam nüfusun yüzde 25’i kendisini Türkiye Cumhuriyetinin saygın bir üyesi olarak görmektedir.
- Toplam nüfusun dörtte biri ve hatta daha azı oranındaki grup Kürtçülük ve bölücülük yapmaktadır. Bu grup Kürtçülük ve bölücülük yaparak hem ülkeyi parçalamak istemektedir hem de bu yolla servetlerine servet katmışlardır.
Türkiye Cumhuriyeti, Emperyalizmin maşası olan bir avuç Kürtçüye teslim olmamalıdır. Bebek katilini ininden çıkarmamalıdır. Yürütülmekte olan süreç bir ABD dayatmasıdır. RTE ve Devlet Bahçeli bazı zafiyetlerinden dolayı buna boyun eğmektedir. Bu yolda yürüyen herkes sorgulanmalıdır.
