Dr. Mehmet Turfanda

Eyyyytt Ekonomimiz Çok İyi!

Dr. Mehmet Turfanda

Ülkemizin yeni konusu erken emeklilik. İster destekleyin, ister desteklemeyin EYT’liler (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) hukuk mücadelesi vermektedir. 
   

Emekli maaşı, çalışandan her ay kesilen SGK priminin bir kısmının geri ödenmesidir. Devletin emekliye boşuna para vermiyor yani. Devlet diyor ki çalışana “biz senin için SGK primi adı altında bir ücret alacağız, bu paranın bir kısmını senin için saklayacağız ve emekli olduğunda bunu sana o zamanki değere göre geri ödeyeceğiz”.  Aslında sigortalı çalışandan bir nevi borç alıp, onu işletip sonrasında zamanı geldiğinde geri ödemeyi taahhüt ediyor. Buraya kadar sıkıntı yok.
    

Sıkıntı mevcut kanunun geriye dönük işletilmesi. (Kural: Kanunlar geriye yönelik işlemez.) Bu yüzden emeklilikte yaşa takılanlar var. 
    

Kimse durup dururken “hadi beni emekli et” demiyor.  EYT’liler “1999 öncesi prim ödemeye başlayan insanların haklarını geri ver” diyor. “Bizim işe başladığımız dönemdeki kanunu es geçip niye yeni düzenlemeyi bize de dayattın” diye isyan ediyor.
  

Emeklilikte yaşa takılanlar olmayan bir hakkı değil, zorla ellerinden alınan haklarını geri istiyorlar. 
    

40 yaşında emekli olanlar ise rahmetli Süleyman Demirel'in bu ülkeye attığı kazıklardan biridir. Kemal Kılıçdaroğlu SSK genel müdürü iken Süleyman Demirel 5000 iş gününü dolduran veya 25 yıl sigortalı çalışan her erkeği emekli etme sözü vermiştir. Bunun sonucunda da 38-40 yaşlarında emekli olan insanlar olmuştur. Elbette ki 45’li yaşlarda onca insanın sırtını devlete dayayıp devletin sırtına yük olması kabul edilemez. Ama bu her şey adaletli ve yerli yerindeyse olacak bir düşüncedir. Şimdi konumuz EYT olduğu için o konuyu pas geçiyorum.
    

Sorun şudur: Maç oynanırken kural değişmez. Emekliliği kurala göre belirlemek lazım. Bugün öyle yarın böyle olmaz. Hukuk hukuktur, sözleşme sözleşmedir.  Vatandaş, devletin istediği şartları yerine getirdikten sonra devlet hakkı olana hakkını vermelidir. 
    

Adalet her bireye lazım. 
    

Sen devleti veya kurumu yönetemeyeceksin, batıracaksın sonra da sözleşme imzaladığın insanlara "ya ben o sözleşmeden caydım" diyeceksin.  Yok öyle bir dünya. Şimdi gelecekteki Cumhurbaşkanı ortaya çıkıp  2010 yılından önce işe girmişler için “65 yaşında emekli mi olunur; 75 yaşına çıkartacağım” derse ne olacak?
    

Devlet bu vatandaşlarla en başından bir anlaşma yapmış, "şu kadar süre çalıştığın takdirde seni emekli ederim" taahhüt etmiş. Şimdi de bütçede para olmadığı için yan çiziliyor.
    

Elin bu memlekete çivi çakmamış mültecisine gelince kimseye sormadan 40 milyar dolar harcamaya para var. Ama 54 yaşında iş bulamayan 25 yıl prim ödemiş Türk vatandaşına gelince 2 milyar dolar yok. Hadi ya! 
    

Hakları 1998 yılında geriye işletilerek anayasaya uymayan bir genelgeyle gasp edilmiş bu insanların kardeşim. Kimse cebinden bir şey bahşetmiyor!  Politikacılar o koltuklarda o şatafatlı hayatı kimin sübvanse ettiğini unutmuşlar sanırım. Bütçenin kimin vergisiyle yapıldığını gün gelir hatırlatırlar adama.
    

Devlet her çalışan için çalışan kişiden brüt maaşı üzerinden %13-15 SGK payı alır, diğer taraftan da brüt maaş üzerinden işverenden de işsizlik ve SGK payı olarak %22-25 civarı bir para alır… Yani asgari ücretli bir çalışan her ay ortalama SGK için 850 TL civarı ödeme yapar. Şimdi EYT'li dediğimiz kesimlerin birçoğu 7000 gün veya 25 yıl üzeri çalışanlar; yani hesaplarsak SGK EYT'li birinden en kötü şartlarda 250.000 TL kadar para toplamış oluyor. Bu parayı sağlık hizmetleri + maaş ödemesi olarak kişiye geri veriliyor. Ancak yolun yarısında aynı devlet diyor ki “sen bu parayı şimdi alma; bir 10 sene daha çalış. Sonra gel bakarız.” Kazanılmış hakkın elinden almasının sebebi ne olabilir? Sebebi SGK'nın parayı batırması olmasın.
    

Yani aslen olay şu. Siz devlete ödediğiniz parayı devletten geri almaya çalışıyorsunuz. Ama devlet diyor ki “şu an senin paraları Mehmet Cengizlere, Limaklara, Ağaoğlu gibilere yedirdik. Sana para kalmadı. Bizim lüks harcamamız da çok. Üçüncü havalimanına 30 milyar dolar gömdük. İdare et” 
    

Hükümetin hazine doluyken bugüne kadar yaptığı popülist politikaların sonucunda gelinen nokta budur. Artık kasada para kalmamış. Böyle giderse yakın tarihte SGK batacak. Hayatın gerçekleri tokat gibi yüzlerine çarpmış ve EYT’liler hakkında böyle bir açıklama yapmak zorunda kalınmıştır.
    

Şimdi bu açıklamalar dik duruş olarak yorumlanıyor.
    

Suriyelilere 40 milyar dolar bulunabiliyorken, EYT’lilere kaynak olmaması durumunu izah edilebilse, o zaman hükümetin gösterdiği dik duruş daha anlamlı olacak.
    

İsraf etmeme konusunda dik durulsaydı keşke. Saray masrafları, 3.Havalimani inşaatı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, belki Kanal İstanbul Projesi, ...
    

Dik duruş 2milyar TL’ ye yapılacak köprüyü 9 milyar dolara yaptırmak mıdır?
    

Dik duruş eski sistemle yapılan 500km yolu 25 liraya gitmek yerine yenisi yapılan yolu 250 liraya gitmek midir?
    

Dik duruş başı sıkışan inşaatçının 100-150 milyon TL vergi borcunu silmek midir?
    

Dik duruş kendi yapacağın maliyetin 4 katına hastane yaptırmak, bu gariban halkı 25 yıl bu müteahhitlere borçlandırmak mıdır? Şehir hastaneleri için “zarar ederlerse etsinler benim vatandaşım için zarar edilecekse hiç sorun değil” demek midir?
    

Nedir dik duruş, dura dura işsizliğin avcuna düşmüş garibana bir tekme daha vurmak mıdır?
    

O dik duruşu 2 sene çalışan vekilleri emekli eden sistemde göremezsiniz.
    

Başkanlık seçimi öncesi muhalefetin emekliye ikramiye önergesini kaynak yok diyerek reddedip, seçim yaklaşınca ikramiye veren iktidar dik durmuş mudur?
    

Bir başka örnek özel Bireysel Emeklilik Sistemi (BES). BES bana diyor ki “sen en az 10 sene prim yatır, 54 yaşına geldiğinde bu paranı getirisiyle beraber ödeyeceğiz”. Devlet de diyor ki “her yatırdığın para için %25 de ben sistemine katkı yapacağım.” Yani kural koyulmuş. O zaman bunu özel sigorta da yapsın bakalım? 120 ay asgari prim şartı olan Anadolu Hayat,  Garanti emeklilik, Yapı Kredi Yaşam da yapsın? Yığılırsınız kapısına, yıkarsınız değil mi? Devlet de devletse buna izin vermez zaten. 
    

Dediğim gibi insanlar bugün haklarını alamazlar ise yarın z kuşağı, y kuşağı herhangi kuşak hiçbir hakkını alamaz. Neoliberalizm senin tüm haklarını yavaş yavaş ve seni toplumla çatıştırarak elinden alıyor. EYT karşıtı olmak ise emek düşmanlığı yapmaktır; yavaş yavaş haşlanan kurbağa olduğunu kabul etmektir.
    

Ve siz gençler; bulunmaz Hint kumaşı değilseniz 50'nizden sonra sizi çalıştıracak yer bulamayacaksınız. Bulsanız bile insan gibi koşullar beklemeyin. Bu ülkenin en büyük sorunu açgözlülük ve gereksiz nüfus fazlalığıdır. Ona göre tercihlerinizi yapın.
    

Peki, çözüm senin posan çıktıktan sonra emekli olman mı?
    

İlk önce işsizlik sorununu devlet eliyle çözeceksin ki hem emekli etmediğin hem de iş bulamadığı için düzenli geliri olmayan insanlar açlıktan ölmesin.  EYT'lilerin hükümete çıkışması gereken nokta "neden bize 45-50 yaşında emekli maaşı bağlamıyorsun" değil "neden bizim işsiz kalmamızı önleyecek politikalar uygulamıyorsun" olmalıdır.
    

İkincisi Türk insanı yoğun ve ağır şartlarda çalıştığı için fiziksel olarak erken yaşta çöküyor, sağlığını kaybediyor. Merak etme, kömür ocağında çalışan işçin değil 65; 55 yaşı da göremez zaten. Bunun için de daha adil çalışma düzenine geçip daha sert işçiyi koruyan yasalar çıkarıp üzerine bir de bunları denetlemen lazım.
    

Üçüncüsü EYT’lileri emekli et ama "haktan yararlanırsan bir daha çalışmayacaksın" diye şerh koy; hem boşalan yerlere istihdam açılsın hem de çalışmak istemeyip zorla çalışanlar yüzünden işletmelerde oluşan verimsizlik giderilsin.
    

Şartları düzelt, işsizliği düşür, sonra ne istersen yap. Hem bu kadar yüksek işsizlik, bu kadar düşük alım gücü ve bu kadar adaletsiz vergi dağılımı varken sen insanların haklarını elinden alırsan kusura bakma doğru yaptığın bile yanlıştır. Doğruyu yanlış yolla yapmak onu doğru olmaktan çıkarır.
    

Hepsini geç devlet kurumlarında ya da özel sektörde 55 yaşında emekli olan adamın yerine işsiz bir genç geldiğinde sistem dengelendiği gibi işsizlik sorunu azalacak. 60 küsur yaşında adam çoluk çocuk okutmuş, evlendirmiş ama hala devlet dairesinde boş boş oturuyor, öğretmenlik yapıyor; diğer yanda 20 küsur yaşında genç işsizlikten intihar ediyor. Bilakis Türkiye’de erken emeklilik seçenek değil zorunluluk olmalı ki gençlere yer açılsın.
    

Uygar toplumlarda aylık maaş diye bir hesap ölçüsü kalmadı. Maaş saatlik hesaplanır. Görüyorsunuz, biraz kişi 40 saat çalışıyor asgari ücret alıyor, diğeri de 55 saat çalışıyor asgari ücret alıyor. Saatlik sisteme, artık minimum kaç yaparsınız bilemiyorum. Bir de miktar belirle, senelik şu kadarın altında kazanandan gelir vergisi almayacağım de o paranın üstüne çıkınca çıkan miktardan vergi almaya başla. 
    

Bizi İskandinav ülkeleri ya da Avrupa ülkeleri ile kıyaslarken adamların yaşam standardına da bakın, işçilerin çalışma koşullarına da bakın, insanların yıpranma yaşına bakın, sosyal haklara bakın hadi hepsini geç işsizlik oranına bakın yahu. Emeklilik yaşı 65 olan ülke en temel sorunlarını çözmüş, her şey nizami ve bu emeklilik yaşı adam için travma değil çünkü her türlü iş, aş sorunu yok. Sen bu temel sorunlardan hangisini çözdün de emeklilik yaşında bu adamları kıstas alıyorsun?
    

Evet, İsveç erken emekliliği kaldırıyor. Ama nedeni ne biliyor musunuz? Adamlar çalıştıracak genç eleman bulamıyor. Yaşlıyı onun için daha geç emekli etmek istiyor. Yani onların derdi başka. 
    

Son olarak; ekonomimiz çok iyi...

Yorumlar 2
Mehtap Ertürk 21 Kasım 2019 13:18

Aklınıza sağlık Mehmet bey????

İsmail 21 Kasım 2019 12:38

Hocam döktürmüşsünüz yine... yüreğinize sağlık

Yazarın Diğer Yazıları