Fatih Kerimoğlu

Şehri imar ederken

Fatih Kerimoğlu

Tarih, 6 Şubat 2023.

Bambaşka umutlarla sessizliğe gark olan karanlığın, ürkütücü bir vaveyla ile ses bularak aydınlandığı gece…

Sonsuz bir hüznün; aynı anda, aynı his ile yüreklerde peyda olduğu, bitmeyen birkaç dakika…

Aradan geçen vakit, yarım yıla merdiven dayadı. 

Hüzünlerimiz, yerini yepyeni umutlara bırakma çabası içinde ise de güzel şehrimizin pürmelal hali, adeta çaresizliğini fısıldıyor kulaklara. 

Her geçen gün yıkılan bir mimari eser, kanserli hücrenin vücuda daha fazla yayılması engellenen hastanın vaz geçtiği bacağı; ya da kolunu kaybetmenin hissini yaşatıyor adeta. 

Bir gün Yeni Cami; diğer gün Söğütlü…

Devletin varlığına sağlam duruşuyla şehadet eden Valilik binası…

Ve daha nicesi... 

Bir bir ayrılıyor şehir, kendisinden sadır olan çok şeyinden; her şeyinden.

Şehrin hüznü, sadece kaybettikleri ile varlık kazanmıyor. Buna bir de “kalanlar” tarafından anlaşılamamanın verdiği elem eklenince… 

Kendisine “şehirli” diyenlerin şehrinden bihaber imar ve inşa çabası içindeki hallerini görünce daha bir hüzün sarıyor Battalgazi’yi, Sarıcıoğlu’nu, Kanalboyu’nu, Kernek’i.


Malatya için hazırlanan yeni projeleri gördünüz mü?

Projelere bakınca çizilenlerin yanı sıra birçok şey daha gördüm. Şehrimizin yöneticilerinin doğdukları günden bu yana kulaklarına fısıldanan şehir ruhunun ve medeniyetinin sesini hiç duyamadıklarını… 

… 

Modernite, inşa ederken aynı zamanda kendi değerlerine göre de imar ediyor. Esareti altına almak istediği özgürlerin, kendi ayaklarıyla prangalara vurulmak istemesini andırmış hazırlanan “yeni” Malatya projeleri… 

Batıdaki gökdelenler, hem bir “imar”; hem de “inşa” faaliyetidir. Ama Türkiye’deki gökdelenler sadece “inşa” faaliyetidir. Çünkü bu ülkenin toplumunun değerleriyle, gökdelenin değerleri birbiriyle uyuşmaz. 

Deprem sonrası hazırlanan Malatya projeleri de işte Batı’nın gökdelenleri gibi “yabancı” kalmış şehir kültürüne.

Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin hemen yanı başında yer alan ev, iş merkezi ve otelden müteşekkil yüksek binalar bu şehirde inşa edildi; fakat “imar” edilemedi. 

Gereksiz bir “modernite” gölgesinde, komplekslerinin esaretinden sıyrılamayanların müsaade ve terennüm ettiği bir projeye ruhsat verilerek şehrin ruhuna silah doğrultuldu. 

Cemal Akın, Ahmet Çakır, Hacı Uğur Polat… 

Bu belediye başkanlarının hepsinin şehrin kadim medeniyetinin dercettiği imar cinayetlerinde payı var. Çok katlı binalara izin verilmesi, yerleşime uygun olmayan alanların imarlaştırılması bunlardan sadece ikisi.

Ve hatta sonrasında gelen belediye başkanlarının bile… Kendisinden önce yapılan bu imar cinayetlerinin üstüne gitmeyip; şehrin siluetine kast edenleri bir bir ifşa etmediği ve hatta yargı mercilerinin önüne çıkarmadığı için. 

Turgut Cansever’in şu sözü, bugünün imar ve inşa faaliyetlerini gerçekleştirenlerin, Malatya’yı yeniden ayağa kaldırmaya çalışan yöneticilerin, Selahattin Gürkan’ın, Mehmet Çınar’ın, Osman Güder’in ve diğer tüm belediye meclis üyelerinin kulağına küpe olmalıdır:

“Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder.” 

Şimdi, bu isimlerin her birinin önlerine gelen projeleri, depremi adeta fırsata dönüştürürcesine, geçmişte yapamadıklarını en azından “bugün” yapmalarının zamanı…

Bir de “inşa” ile “imar” kavramlarını, yeniden terennüm etmeleri gerekir bu ekibin.

Taşı, taş üstüne koyup; üstüne betonu döküp, çelik putrelleri kesip kaynak yapıp “inşa” faaliyetinizi gerçekleştirebilirsiniz. 

Ya “imar” faaliyeti?

“İnşa” faaliyetinin arkasındaki ruhu, bilinci, tercihleri ve dahi medeniyet değerlerini de “imar”ın içine dahil etmek gerekir. 

… 

Şehirlerin ölçekleri büyüdüğü zaman insan ve tabiat görünmez oluyor. Canlılık, adeta beton blokların arasında kayboluyor. 

Nispet büyüdüğü zaman, insanın duygularıyla bir şeyi anlama kabiliyeti de azalıyor. Mesela yüz metre öteden bir insanı görmek ile on metre öteden bir insanı görmek aynı değil…

On metre yakınımıza gelen insanı, bütün duyularımızla algılamaya, onu artık işitmeye, görmeye, hatta kokusunu duymaya başlarız. 

Bizim mahalle yapımızda sokaklar dardır, evler birbirine yakındır. 

İnsanları birbiriyle buluşturan çeşmeler, küçük meydanlar, mabetler vardır. Bu da bizi daha insani noktaya getirir.

Gelen yardımlar ve teşvikler açısından her ne kadar depremi fırsata çevirememiş olsa da yerel yöneticiler…

Bari şehrin yeniden inşasında kendilerinden öncekilerin hatalarına düçar olmasınlar. 

Şehri imar ederken, alacakları ilham, Hanımın Çiftliği’nin, Battalgazi’nin, Çırmıhtı’nın sokaklarında gizli… 

Yazarın Diğer Yazıları