Mahir Temur

Akıllı olmayın!

Mahir Temur

Bugün 28 Şubat 2025…

Kaç gündür herkes sosyal medyada “destan” yazıyor.

Peki 1997 Türkiye’sinde ve Malatya’sında bugünkü gibi konvansiyonel bir tepki var mıydı?

Bundan 28 yıl önce bugün saat 15.10’da Çankaya Köşkü’nde 9 saat sürecek Milli Güvenlik Kurulu toplantısı yapılıyordu.

Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’a askerler “irtica ile mücadele” başlığı altında uygulaması gereken kararları eline tutuşturmuştu.

Zaten ismi o yüzden 28 Şubat Postmodern Darbesi!

Asker, Hükümet’e el koymuyordu, yapması gerekenleri bildiriyordu ve seçilmişlere tavrı, konuşmaları çok küçümseyiciydi. Hatta “yapmazsan fiziki darbe yaparız” algısını açık bir şekilde hissettiriyorlardı.

1996 yılında başlayan ve 1997 yılında artık çıkılmaz bir hale dönüşen askerin baskısı karşısında ülkenin dinamikleri ne yapıyordu?

Yeni nesil hatırlamaz ama ben çok iyi hatırlıyorum.

Lise son sınıfta fizik hocamızla tartıştığımı çok iyi hatırlıyorum.

Biz tam da o tarihlerde bir grup genç olarak köyümüzün camisinde neredeyse her akşam toplanıp İslam tarihini çalışırdık.

Mekke ve Medine dönemi, Emeviler ve Abbasiler dönemi gibi konuları çalışırdık.

Deli gibi kitap okurduk ve o okuduğumuz kitaplar üzerinden tartışmalar yapardık.

Bi akşam dönemin Karakol Komutanı’nın talimatıyla biz bir daha camide toplanamamıştık.

Sadece kitap okuyorduk ve o okuduğumuz kitapların incelemesini çıkarıyorduk.

16-17 yaşındaki bir grup lise öğrencisini dönemin askerleri tehlikeli görmüştü.

Biz de cami yerine bir arkadaşımızın yazlık olarak kullanılan evinde toplanmaya başlamıştık.

Anı yaşarken farkında olmayabilirsiniz ama gücün karşısında direnebilmek çok çok önemlidir.

Toplumları toplum yapan aslında bu özelliktir.

Sırf başörtüsü taktığı için eğitim hayatına son verilen kızlarımızın mücadelesini hatırlıyorum.

Ama o tarihlerde bugün “destan” paylaşımları yapanların genel hatlarıyla sessiz kaldığını, bir gün içerisinde kırk yıllık sakallarını kesenlerin olduğunu hatta beş vakit namazlarını sadece evlerinde kıldığını bu gözler görmüştü.

O tarihlerde “ikna odalarını” savunan kerli ferli adamlar vardı.

Yargı gücün yanındaydı.

Medyanın çoğunluğu her zamanki gibi güçlülerin savunuculuğunu yapıyordu.

Üniversiteler bilim üretmek yerine askerlerin bir kolu gibi hareket ediyorlardı.

Muhalefet olabilecek her siyasi parti “ülke elden gidiyor” bahanesiyle kendi iktidarlarını düşünüyorlardı.

STK’lar bugünkü gibiydi, kıyamet kopsa ses çıkarmamak üzerine kurulu bir düzenleri vardı.

Toplum aslında askerlere boyun eğmişti.

Malatya’da sadece bir günde mitingler, cuma namazları yok oluvermişti.

Tamam, provakasyonlar olmuştu ve askerin elini güçlendirecek argümanlar verilmişti ama 1997 yılında en azından Malatya’da gücün karşısında durabilen saysısı bugün anlatıldığı kadar çok değildi.

Bundan 28 yıl önce bir köy camisinde toplanan lise öğrencilerini bile asker tehlikeli görürken çok fazla insanın sesi çıkmıyordu.

Bugün yapılan paylaşımları görünce gülümsüyorum aslında.

Çünkü bundan 28 veya 29 yıl önce birileri tarafından fişlenirken büyüklerimiz bizlere nasihat ediyordu:

“Akıllı olun!”

Bugün ile dünü karşılaştırdığım zaman halen “akıllı ol” diyen sayısının çok olduğunu görüyorum maalesef!

Toplum olarak demokrasiyi maalesef özümseyemedik.

60, 71 veya 80 darbesi gibi 28 Şubat da açık bir darbeydi. 15 Temmuz’da ne murat edilmişse 28 Şubat’ta da aynı şey istenmişti.

Darbelerin sağı-solu veya her hangi bir inancı yoktur.

O gün “akıllı olmayıp" gücün karşısında durabiliyorsan ne mutlu sana.

https://www.youtube.com/@mahirtemur

Yorumlar 2
Cemil 28 Şubat 2025 22:17

Teze caminin avlusunda ve dışında tank namlularının altında cuma namazı kılmak... Bugünlerin kıymetini bilmek adına önemli bı not... Allah yaşatmasın bı daha!

Uzm Dr Orhan Kara 28 Şubat 2025 19:59

Güzel tespit. O günlerde güç karşısında herkes "akıllı ve korkak" olmuştu. 28 Şubat'ta olduğu gibi aynı durum Pandemide de olmuştu. Pandemide ulusal basın da, Malatya basını da "akıllı ve korkak" olmuştu. Halen "akıllı ve korkak" olmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları