Mahir Temur

İnşallah Malatya'yı Adıyaman'a bağlamazlar!

Mahir Temur

Duayen gazetecilerimiz Bülent Yalvaç ve Rıfat Gökçe’nin MERCAN TV’ye geçişini öğrenince “Malatya’yı Adıyaman’a bağladılar, bi o kalmıştı” diye espri yapmıştım.

“Duayen” dedim diye Malatya basının üçte ikisi bana kızabilir ama öyle, ikisi de duayendir.

Mesela güzelim “Türkiyem TV’yi nasıl yok ettiler” sorusu üzerine birkaç kelam etmek isterim.
 

“Yok ettiler” lafı bana ait değil ama ortada büyük bir çöküş var ve bunu kimse maalesef yazmıyor.

Kendileri de dâhil!

Çok sesliliğin kanalıydı bana göre Türkiyem TV…

Tamamen yanlış bir hamle yapılarak Ankara’ya taşındı ve kısa bir süre zarfında “ulusal” arenada tutunamayıp kapandı.

Kapanmanın perde arkasındaki nedeni bilmiyoruz ama isminin başında “duayen” olan bir gazeteci hedef kitleyi, ulusal mecranın en azından bilinen zorluklarını patrona anlatabilirdi.

İsimlerinin başında “duayen” yazan ve hepsinin “müdür” olduğu bir kanalın Ankara’ya taşınmadan çok kısa bir süre kala çalışanlarına bildirilmesi iyi bir izlenim yaratmamıştır.

Kaptanlık video çekerken güzel gözükür ama iş dalgalı güne gelince aslında kaptanlık başlar.

Gemiyi ilk terk edenler “kaptanlar” olunca üç kuruşa çalışan basın emekçilerinin hali önemli değildir.

Bu esnada kadraja Mikail Pelit’i de eklemek gerekir.

Bana göre onun da günahı büyüktür!

Kimse kusura bakmasın ama Türkiyem TV’nin sorumluları bellidir.

Mikail Pelit, Rıfat Gökçe ve Bülent Yalvaç’tır.

Genel müdür, büyük koordinatör, büyük yayın yönetmeni!

Kusura bakmayın ama algılar her zaman gerçeklerin önüne geçemez!

Sırf bu küçücük eleştirilerime dahi kırk farklı yerden kırk farklı meslek grubundan tebrik mesajı alırım.

Varın siz düşünün durumu…

MERCAN TV’yi duyunca bunları düşündüm.

Nasıl bir anlaşma yaptınız bilmiyorum ama yapmanız gereken öncelikle özeleştiridir.

Malatya’da bir kanal bulamayıp tamamen Adıyaman temalı bir kanala program yapmanın örneğini siz de gördük.

İnşallah Malatya, Adıyaman’a bağlanmaz!

Bu yazı basın çalışanlarına ithafen yazılmıştır, mesele kapanma değildir!

 

YAPIYORSUNUZ BARİ TAKİP EDİN!

Bizi yönetenler sürekli “ziyaret” yaptıkları için ve bu ziyaretleri sürekli arabayla yaptıkları için günübirlik yaşanılan sıkıntıları görmezler.

Etrafındakiler de sürekli “emredersiniz” modunda olduğu için onlar da söylemezler.

Basında eleştiren kaç kişi kaldı ki yönetenleri bilinçlendirecek…

Neyse…

Malatya dünden beri sağanak yağmurlu…

Tatlı bir yağmur var aslında…

Malatya’nın kalbi diyebileceğimiz kapalı çarşının karşısındaki otobüs hareket durağının önü göl olmuştu dün akşam saatlerinde…

Belediye otobüsleri tam yanaşmadığı için suyun içine basarak otobüse binmeye çalışan insanları görünce üzülüyorsun.

Bu kadar methiye bu kadar bürokrasi bu kadar makamın durumu “hiç” oluyor!

Sesli düşünenden tutun da küfür saydırana kadar insan manzarası…

Otobüsün ilk kalkış noktasına o göl olmuş durağın önüne hızlı girmesi ise cabası.

Koskoca ilk durak zaten arkalı önlü dört banktan oluşuyor, onlarca insan ayakta…

Yağmurdan kaçarken otobüs şoförüne çarpılırsın!

Yine neyse diyelim…

Yeni Devlet Hastanesi’nin karşısındaki üst geçidin aslında “geçilemediğini” görünce acaba saniyede kaç metre küp yağmur yağdı ki üst geçidin ortası göl oldu, diye sorarsın yüksek sesle!

Aslında bir matematik sorusudur:

Yerden yedi metre yüksekte su nasıl birikir?

Belki fiziğin dalına girebilir ama Malatya Büyükşehir Belediyesi’nde üst geçitten geçen bir yetkili olmuş mudur, sizce?

Hadi yetkiliyi geçtim, hepsi makam araçlı…

Bir sözleşmeli yok mudur ya da yeni kadro almış bir çalışan!

Yapıyorsunuz bari takip edin!

 

BAŞKAN GELİNCE

Konumuza devam edelim.

Bir “başkan” bir mahalleye gider ve o mahallede bir çöp kutusunun aylardır kırık olduğunu bir “esnaf” söyler.
Yarım saat sonra o çöp kutusu yenilenir!

Bir başka “başkan” bir caddede esnafları gezer.

Bir esnaf “Sayın Başkanım şu kaldırımın haline bakın, düşen düşene” der demez aynı gün kırık olan kaldırım taşlarını bırakın, caddenin yarısı yeni taşlarla bezenir.

Örnekleri çoğaltabiliriz ama inanın “başkanların” çoğu yere yürüyerek gitmesi lazım!

 

BİR FIKRA

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog, antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şey ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 metre kadar yukarda, altındaki dizili tasların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma baslar. 

Kimyacı, “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamıştır” der.

Fizikçi, “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiştir" der.

Jeolog, “Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın tasların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ol asiliğini azaltmayı amaçlamıştır” der.

Matematikçi, “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamıştır” der.

Antropolog, “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuştur” der.

Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar. 

Adam cevap verir: “Boru yetmedi”…
 

[email protected]

https://www.facebook.com/temurmahir

https://www.twitter.com/mahirtemur

Yazarın Diğer Yazıları