Mahir Temur

O. Çocuğu

Mahir Temur

“Yüce dağ başında yanar bir ışık” türküsünü bilir misiniz?

Muhtemelen bilirsiniz ama bu duygu yüklü Sivas yöresine ait türkünün bende bıraktığı anlam çok farklı.

Âşıkların kavuşamamasını belki de çarpıcı bir şekilde anlatan bu türküyü dinlerken “Yüce dağ başında” “ışık” gibi kilometrelerce öteden yerini belli eden, belki de bir navigasyon gibi sana doğru konumu gösteren, o konuma yaklaştıkça ışığını artıran insanları düşünüyorum hep bu türküyü dinlerken.

Tarih boyunca “yüce dağ başında” ışıkları sönmeden yaşadığı toplumlara “ışık saçan” insanların hayatlarını okurken halen o ışığın sönmediğini gördükçe duygulanıyorum.

İnsanlık tarihi boyunca “ışık saçanları” örnek almak yerine hep “isimsiz” kötülükleri örnek aldık.

Tarihten isimleri silinmiş ama eylemleri geleceğe kötü örnek olarak dikili taş gibi dururken her seferinde beyinlerimizi aydınlatanları değil karanlık isimsiz insanları örnek aldık.

2 bin 500 yıl önce bir grup Atinalının bir yargılaması bugün halen hukuk fakültelerinde okutuluyorsa Sokrates’in o muhteşem savunması 2 bin 500 yıl geçmesine rağmen “ışığının” sönmediğini gösterir.

Ama biz o Antik çağa bakarken Sokrates’in canı pahasına inandığından vazgeçmeyip gösterdiği duruş tarih boyunca zikredilirken bir grup Atinalı yargıçları örnek aldık hep!

Bundan bin 400 yıl önce sadece insani olan değerlerimizi anlatan, iyiliği aldığı ilahi emirle yaymaya çalışıp kötülüğün çok yanlış olduğunu anlatırken sayısız kez “kötü” muamele ile karşılaşıp suikastlara maruz kalan Hz. Muhammed’in yaydığı ışık her geçen gün artarken her seferinde “Ebu Cehil” olmak istedik.

Karanlığı tercih ederken bilimi yok sayıp her seferinde “Yezid” olmak için mücadele verirken ne Hüseyin’i kendimize örnek aldık ne de Hasan’ı…

Tarih boyunca Yusuf’u karanlık kuyulara atıp “ışığını” söndürmek isteyenleri her seferinde örnek aldık.

Bin 400 yıldır tek harfi dahi değiştirilemeyen ve milyonlarca baskısı olan Kuran’ın yaydığı ışığı görmemek için katarakt olan toplumun sözde bir dangalak siyasetçinin ilahi kitabımızın yakılma eylemine kızarken “yüce dağ başında yanar bir ışık” türküsünü düşündüm.

Kuran-ı Kerim’in yakılma videosunu izlerken 100 metreden dahi görülemeyecek bir ışık saçtığını fark ettim.

Açtım Youtube’u yazdım “Yüce dağ başında yanar bir ışık”…

Bin 400 yıldır her geçen saniyede “Oku” diye emreden Allah’ın kitabına ne kadar uzak olduğumuzu fark ettim.

Bırak bin 400 yılı, bulunduğu zaman diliminde dahi 100 metre uzaklıktan görülmeyecek bir ateşin toplumu nasıl “harekete” geçirdiğini görünce çok üzüldüm aslında.

O kadar “yapmacık” geliyor ki bu tepkiler…

Bu “yapmacık tepkileri” anlatacak bir türkü yok maalesef repertuarımda…

O dangalak siyasetçinin Kuran’ı yakarken bir kadının Türkçe küfürü duyuluyordu.

Şu ana kadar tek samimi bulduğum tepki buydu maalesef!

Daha insani ve kurgusuzdu.

https://twitter.com/mahirtemur

Yorumlar 5
oğuz aykan 01 Şubat 2023 09:30

Daha zeki bir başlık taçlandırırdı bu yazıyı. olmamış

Mehmet 25 Ocak 2023 00:57

Ellerinin, kalemine, yüreğine, sağlık, Rabb'im sağlık sıhhat ve selamet versin.

akif 24 Ocak 2023 10:30

elinize yüreğinize sağlık çok güzel bir yazı

Hasan özkan 23 Ocak 2023 17:52

Ne güzel anlatmışsın duygularımızı?Bir küfürün bir hanım efendiye bu kadar takılacağını da hiç düşünemezdim.

Ahmet 23 Ocak 2023 16:17

Son zamanlarda gördüğüm en iyi yazılarından. Tebrik ediyorum Mahir Bey.

Yazarın Diğer Yazıları