Mahir Temur

Siyasi Mizah (+18)

Mahir Temur

NOT: Çoktandır mizah içeriği bol bi yazı yazmamıştım. Pazar pazar biraz gülelim istedim. Yazıyı yazarken içimden geldiği gibi biraz sansürsüz yazınca maalesef bazı bölümler biraz +18 oldu. Bazı küfürler ve argo cümlelerim rahatsız edecekse lütfen baştan okumayın.

Okuduğum kitapların arasına bi şeyler karaladığımdan beri sivil toplum örgütü diye kodlanan ama belli bir grup insanın hüküm sürdüğü odalara, derneklere, vakıflara ve siyasi partilere karşı çok olumlu düşünmem.

90’ların sonundan beri kafaya takarım bu STK’ları…

Geçen gün genelde çok çok az kullandığım sosyal medyada fink atarken arkadaşım Sinan Cavlak’ın bir paylaşımını görünce 90’lara gittim.

Millet Partisi İl Başkanı Sait Korkut’u 7 radyonun ortak yayınına almıştı Sinan Abi.

Millet Partisi Genel Başkanı kimdir acaba diye düşünürken Sait Korkut hiç kimseye hissettirmeden 38 yıldır Malatya’da il başkanlığı yapıyormuş.

“Bu sene o sene” sloganıyla hareket eden Millet Partisi İl Başkanı’na başarılar diliyorum!

Enver Kiraz’a yıllarca haksızlık etmişiz!

Aslında Sinan Cavlak da enteresan bir insandır.

Adam hem radyocu, hem radyocular derneğinin başkanı hem de Attarlar Esnaf Odası Başkanı…

Gugıla Attar yazıyorsun “AKTAR mı demek istediniz” diye cevap veriyor.

Ayıp olmasın diye sormuyorum. Halen Attarlar Esnaf Odası ne iş yapar bilmiyorum!

Ama şunu iyi biliyorum ki dünyanın en beyefendi insanı Sinan Cavlak ile yıllardır radyo programı yapıyorum.

Malatya’da aslında enteresan odalarımız var.

STK diye kodlanıp ne halt yaptıklarını bilmediğimiz bi sürü odamız var.

Mesela Minibüs ve Umum Servis Araçları Odası…

Umum ne ola ki arkadaş?

Gugıla bakmadan bir odaya gidemeyecek miyiz?

Allah’tan Malatya’da çok odamız yok.

İstanbul’da bir oda ismine rast geldim yine gugılda!

İSTANBUL GAZOZ SU ŞERBET BOZA TURŞU VE SİRKE İMAL EDEN VE SATAN ESNAF ODASI…

İsme bak…

Tek tek tüm esnafları oda ismi yapmışlar.

Bir şeyi ne için imal edersin?

Caminin önünde dağıtmak için mi?

İsim bulmada acayip hünerliyiz.

Bundan 6 yıl önce bir gazetede çalışırken istifa edip bir internet haber sitesi kurdum.

Kayısıhaber.com

Önce gittik maliye kaydımızı yaptık.

Sonra dediler Oda kaydı yapın. Kim yapıyor bu kaydı?

Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği…

Tüm odalar bu BİRİLİK etrafında toplanıyormuş.

Gidin bakın lütfen, bu Birliğe giderken dahi 90’ları hissediyorsun.

Merdivenlerden çıkarken “Bizimkiler” dizisi aklına geliyor.

Kullandıkları dosyalar, masanın üstündeki kalemler, çay tepsisi gibi hesap makineleri, klima kumandasına benzeyen cep telefonunlarını görünce film şeridi gibi 90’ları hatırlıyorsun.

Yemin ederim geçmişlerimin ruhuna Fatiha okudum.

Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odasına mı gittim yoksa Şehir Mezarlığı’na mı gittim anlamadım.

Masalarda bilgisayar var ama süs gibi, hediyelik ahşap radyo gibi duruyor masalarda.

Utanmasalar örtü ile örtecekler.

Adamlarda 1982’den kalma vantilatör var. Vantilatör dahi demiyorlar. “Fırfirik rahatsız ediyorsa kapatalım” dediler.

Gel de Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odası’nın tüm çalışanlarına rahmet okuma!

Neyse kayısıhaber.com için geldim deyince…

Siz hangi kola giriyorsunuz dedi.

Lisede sivil savunma kolundaydım deyince gülmedi, adam rahmetlik olmuş haberi yok!

Vallahi de billahi de nefes alışverişini dahi duymuyordum!

O kadar yaşlı!

Baktım ters ters bakıyor, basın dedim. Gazeteciyim. Haber sitesi için geldim.

“Haber sitesi mi?” dedi sesini yükselterek!

İnternet icat olmuş, millet hesap makinesini bırakmış, Steve Jobs akıllı telefonu bulmuş, adamlar klozetteki biriken ossuruğun kokusuna dahi çözümler bulmuş bizimkisi “haber sitesi” ne ola ki gibi bakıyor!

Gazete var ya gazete…

“He var”

İşte onun internetteki halini düşün.

“Haaaaaa tamammmm.”

Çok şükür anladı dedim.

Aradan 20 dakika sonra bir üst kata çık, odanız belli oldu dedi.

İnanamayacaksınız ama MALATYA ELEKTRİKÇİLER ODASINA bizi kaydetmişler.

Kayısıhaber.com’un haklarını kollamakla yükümlü Odası, MALATYA ELEKTRİKÇİLER ODASI oldu.

Vallahi şaka değil.

Ben bir gazeteci olarak Malatya Elektrikçiler Odasına kayıtlıyım.

İnternet elektrik olmadan çalışmaz diye düşündüler herhalde…

Arada sıkılınca eskiyi yâd etmek için gidip bi çay içiyorum Elektrikçiler Odası’nda…

İsmi gibi sadece bir odası var koca ODA’nın…

O kadar garip odalarımız, derneklerimiz ve Vakıflarımız var ki!

Mesela TİSVA Vakfı var?

Bilen var mı?

Yok mu?

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı…

Malatya’da şubesi varmış.

Buldum numarasını aradım.

Kaba bir sesle “LO” dedi açan kişi…

ALO’nun A’sının israf olduğunu hatırlatmak için dedim galiba…

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı mı?

"He he burası" dedi

“Evimde israfı önlemek için ne tür kısıtlamalar yapmalıyım” diye sordum.

“Gardaş, sorumlu fırına lahmacun vermişti. Almaya gitti. 10 dakikaya gelir” dedi.

Sonra ekledi:

“Yakınsan gel beraber yiyelim” dedi.

Türkiye’de 100 binin üzerinde dernek var.

Ne ararsan var!

Mesela, Deve ve Deve Güreşlerini Sevenler Derneği var.

Hem deveyi seveceksin hem de deve güreşlerini sevenleri seveceksin!

Hadi deveyi sevdin deve güreşçilerini seveni niye sevesin!

İsim bulma konusunda çok maharetli olduğumuz için kurulan çoğu şirketimiz ya soyadımız ya adımız ya babamızın adı ya da dedemizin adı!

Hem isim noktasında çok maharetli olup hem de biraz “kıskanç” olunca iş daha çok makaraya sarıyor!

Deve ve Deve Güreşçilerini Sevenler Derneği’nden sonra Özdeveciler ve Deve Güreşini Sevenler Derneği kurulmuş!

“Yok a.na koyim” demeyin açın bakın…

Angora Tavşan Seven Şoförler Derneği var bu memlekette!

Yalnız başına Angora Tavşanı sevmen yetmiyor!

Şoför de olman lazım aynı zamanda!

Zaten çoğu derneğimizin isminde anlaşılacağı üzere hem seveceksin hem yaşatacaksın hem de kollayacaksın…

Bi s.mediğin kalıyor!

Faaliyet alanını niye dernek ismine yerleştirişin halen anlamış değilim.

Malatya’da şu derneğe rast geldim.

MALATYA İLİ AKÇADAĞ İLÇESİ LEVENT VADİSİ VE SEYİR TERASI KALKINDIRMA VE KORUMA DERNEĞİ…

Artık kargo şirketleri dahi bu kadar açık adres almıyor.

Şuna bak:

MALATYA İLİ PÜTÜRGE İLÇESİ HÜSÜKUŞAĞI BÖLÜKKAYA GÜNDEĞER KARŞIYAKA KÖYLERİ SOSYAL DAYANIŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ PÜTÜRGE ŞUBESİ…

1 saniyeden daha kısa sürede her hangi bir ülkeye ileti atıldığı bir çağda posta adresi gibi dernek isimleri olur mu?

Memleketin gözünü seveyim, olur bizde.

Aslında bizde “olmaz” denilen çoğu şey “olur” aslında.

Bülent Tüfenkci mesela bakan olmadan önce “olmaz” diyorduk.

Oldu mesela.

Tüfenkci demişken şu hareketini geçmeden anlatmam lazım.

Belki biliyorsunuzdur, Bülent Tüfenkci’nin fiks bir hareketi var.

Göbeğinin hizasında el parmaklarını birleştirip yukarıdan bakınca kalp işareti gibi yapıyor genelde…

Muhtemelen bir iletişim uzmanı yıllar önce iki eli göbek hizasında parmaklarını birbirine değdirerek durursan anlattığın konuya hâkimiyetin anlaşılır demiştir.

Bizim Bülent abi her yerde yapıyor bu hareketi.

Oturuken, ayaktayken, konuşurken, bir tabloya bakarken, yokuş çıkarken…

Sınır tanımadan bu hareketi yapıyor.

Aslında yaptığı hareketi de yanlış yapıyor.

Bu şekilde baklava görünümünü karşıya doğru tutarsan farklı anlaşılır yukarıya doğru tutarken farklı anlaşılır.

Aslında şu anki tüm siyasilerimizden mizah çıkaracak çok malzeme var.

Mesela hiç yüklem kullanmayan siyasetçilerimiz var.

Adamda eylem yok!

Röportajlar yapıyoruz, ses kayıtları alıp bunları çözümlüyoruz.

20 dakikalık ses kaydını 2 saatte çözümleyemiyoruz.

“Topsöğüt mahallesinin tapu sorunu… aslında daha önce… sonra talep artınca…”

Yüklem nerde yüklem!

Topsöğüt mahallesinin tapu sorunu…

Cümleyi bitirsene… Bi “hallettik” de ondan sonra “talep artınca” desene…

Yok abi yok, yüklem tehlikeli, demedim de diyebilir bu tür durumlarda!

Ben bu AK Partili vekilleri tanımadan önce çok ön yargılı davrandığımı anlamıştım.

Gerçek söylüyorum, çok ön yargılı bakmıştım.

Mesela Hakan Kahtalı ile tanışmadan önce hayalimdeki Kahtalı, çok sıkıcı, halden anlamayan ve espriden bi haberdir diye düşünüyordum.

Adam bi kere herkese “yeğenim” diyor.

Ben bırak sigarayı, abdestsiz sokağa dahi çıkmıyordur diye düşünüyordum.

Adam Çelikhan tütünü içiyor.

Ahmet Çakır’ı tanımadan önce bu adam açık çay dahi içemez demiştim.

İş yerinde kaçak çay eşliğinde nikotini tüttürdüğünü görünce ne kadar ön yargılı baktığımı anladım.

Sadece Bülent Tüfenkci ile ilgili ön yargılarımda yanılmamışım. Kusura bakmasın ama dünyanın en sıkıcı vekilleri arasındadır.

Öznur Çalık ile ilgili ne kadar tahminin varsa muhtemelen yanılıyorsundur.

Sen A demeden B’yi anlayıp A’dan haberdar olmadığını hissettirir sana!

Sen de saf saf A’yı açıklamaya kalkarsın.

Senin geçmek için niyetlendiğin yoldan 20 yılda 20 kere geçmiş!

Sen kimsin “argadaş!”

Ama Öznur Abla, Recep Tayyip Erdoğan’ın Malatya şubesi gibi…

20 yıldır Öznur Çalık, Cumhurbaşkanımız gibi…

Aynı Cumhurbaşkanımız gibi sürekli rakam paylaşıyor.

1555 yataklı hastane yaptık!

Bizim dönemde 225 fabrika kuruldu!

Son 20 yılda 10 bin daire yapıldı!

Malatya’da daha önce karayolları var mıydı? Biz kurduk!

Eskiiiideeen deveyle Hekimhan’a gidilirdi!

20 yıl önce kaç eczane vardı Malatya’da?

Sürekli “20 yıl, eskiden ve genellikle ispat edemeyeceğin rakamları” haykırır.

Ha bu arada Türkiye’de AK Parti’nin tüm vekilleri arasında Kemal Kılıçdaroğlu’na “BAY KEMAL” diye hitap eden vekil sayısı 10 dahi değildir.

O yüzden Öznur Abla Malatya’da Erdoğan gibi…

Ben de AK Parti vekili olsam ben de liderimi örnek alırdım!

CEHAPE zihniyetiiiiii!

CEHAPE demişken CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya milletvekili Veli Ağbaba’yı anlatmamak olmaz.

Şehrin yaramaz çocuğu gibi…

Eğer Veli Ağbaba her hangi bir konu ile ilgili konuşursa genelde “olmaz” diye bakıyoruz artık!

Çoğu zaman “inşallah konuşmaz” diyorum.

Enteresan bir “yükselme” problemi var bence.

Mesela TBMM’de konuşurken durup dururken yükseliyor ve bekliyor ki “sataşma” olsun. Sataşma olunca da daha çok yükseliyor.

Zaten Türkiye’de siyaset dediğin şey “yükselme” üzerinedir.

“Yükselemediğin” zaman bittiğin zamandır.

Tane tane anlatmak yerine bağırarak ve cümle düşüklüğü yaparak konuşuyorsan “yükseliyorsun” demektir.

Ve Veli Ağbaba’nın çok enteresan takıntıları var.

Mesela Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar’a çok takıntılı!

Çınar sanki CHP’den aday olacakmış gibi sürekli Mehmet Çınar’ı konuşuyordu bi dönem.

Ağbaba’ya Osman Güder diye soru sorsak “kim o” diyebilir!

Zaten Osman Güder’in kalp gözü muhtemelen açıktır. Veli Ağbaba’yı “rabıtayla” engelliyordur muhtemelen.

Mehmet Çınar ise Rahmi Koç’un oğlu gibi Malatya’da esnafları geziyor!

Sanırsın ki Paris’te doğmuş ve Paris Anadolu Meslek Lisesi’ni bitirdikten sonra Oslo’da Çınarlar Beton’u kurmuş da sonra Malatya’ya “başkanlık” yapmak için gelmiş.

Adam o kadar “itici” duruyor.

Ya mübarek sen Hanımınçiftliği’nde büyüdün, biraz daha samimi gözüksene…

Mesela İhsan Koca…

AK Parti İhtiyar Heyeti Komisyon Başkanı vefat ettikten sonra zorla başkanlığa getirilmiş gibi…

İl başkanı değil de İhtiyar Heyeti Komisyon Başkanlığına zorla getirilmiş İhsan Koca, yeşili seven, doğada zaman geçirirken huzurlu olduğu ve ara ara AK Partililere “akıl veren” görüntüsünde yıllardır.

Bir diğer il başkanı da Enver Kiraz’dı.

Yıllarca Veli Ağbaba’nın “danışmanı” gibi durup, vekil adayı olduktan sonra bi kenara bırakılmış partinin “zararsız” neferi gibi her gün Malatya’nın bir sorununu dillendiriyor!

Memlekette o kadar sorun varken “mizahı” unuttuğumuzu, mizahi yazıların az olduğunu bilip her seferinde çok ciddi yazıların bolluğunda mizahi yazı yazarken Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’ı unutamayız!

Vallahi Allah bizi taşa çevirir!

Malatya Büyükşehir Belediyesi’ni fethetmiş Danişmend Gazi’nin torunu, Battal Gazi’nin amcasının oğlunun torunlarından Pütürgeli Selahattin Gürkan’a bakınca önce duracaksın.

Dururken düşünceye dalacaksın.

Bu düşünceden çıkınca bir adım atıp tekrar duracaksın.

Sonra başını önüne eğip konuşmaya başlayacaksın.

Boru değil, 4 bin kilometre yol ağını inşa edip Türkiye’de tüm belediyeler içerisinde 4 kat fazla Malatya’ya hizmet getirmeyi başarmak biraz zor gözükebilir.

Ama bunları yaparken Arslantepe kralı Tarhunza’ya rahmet okutacak düzeyde Malatya’ya neredeyse laikliği de getirmeyi başaran Başkan Gürkan’ı anarken kendine bi çekidüzen vereceksin kardeşim!

Önce bi silkelen ondan sonra konuş!

Hem Malatya’daki en büyük camiyi yapmak için mücadele verirken Taşhoron Kilisesi’ni restore edip açılışa da Meşalecileri dikmeyi başarmak öyle kolay iş değildir.

Büyük lider Alp Arsalan dahi Anadolu’ya girerken böyle bir akıl yürütemedi.

O yüzden Büyük Başkanımızın Büyük Malatya’yı fethettikten sonraki hareketlerini görmeyen taş olur.

Saygıyla eğiliyoruz önünde…

NOT: Bu yazıyı farklı bir proje için 6 ay önce yazmıştım. Tabii daha uzun versiyonuyla. 40 sayfalık bir metni 7 sayfaya indirip makale diline de çevirince ortaya böyle bir şey çıktı. Belki bir gün o “farklı projemi” hayata geçiririm.

 

KÖŞE FOTOĞRAFIM
Yaklaşık 7 yıldır aynı köşe fotoğrafını kullanıyordum. 

7 yıl önce sevgili Ömer Ali Delibaş çekmişti o kazaklı fotoğrafımı. 

Geçen hafta BUSABAH gazetesinden güzel işlere imza atan Ömer Ali Delibaş yine şu anki gördüğünüz köşe fotoğrafımı çekti. Klasiği bozmadık ama 7 yıl önce Fatih Avcı koreografiyi belirlemişti. Bu sefer busabahmalatya.com’un yazıişleri müdürü ve aynı zamanda Malatya Gazeteciler ve Televizyoncular Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Beyza Nur Gül yardım etti.

Hem Ömer Ali’ye hem de Beyza’ya çok teşekkür ederim.

İnşallah beğenmişsinizdir.

https://twitter.com/mahirtemur

Yorumlar 2
Malatyalı 23 Ocak 2023 21:24

Güzel olmuş kırk sayfayı da okumayı isterim????

Hakan Deniz 22 Ocak 2023 19:23

Abi değişmen güzel olmuş yolda görünce tanıyamadım bi ara. "İzahı olmayan şeyin mizahı olur "

Yazarın Diğer Yazıları