Mesut Parlak

Ne böyle senle ne de sensiz CHP

Mesut Parlak

Şu an da bu yazıyı o kadar isteyerek ve bir o kadar da istemeyerek yazıyorum ki, inanın beni anlayamazsınız!! İçimde bir çatışma var. Bir yanım diyor ki, ülkenin yanlış uygulamalar sonucu geldiği noktaya bir de Cumhur ittifakının kullandığı ayrıştırıcı ve yandaşlarını kışkırtıcı dil yüzünden muhalif siyasi ve gazetecilerin yaşadığı can derdi de eklenince vakit birlik olma vakti diyorum. Ama diğer taraftan da, ana muhalefet partisi yönetiminin, kurucu ilkelerini özümsemiş, Laik Demokratik Cumhuriyet ilkelerini yaşatmak için ömür tüketmiş, saçlarını ağartmış öz evlatlarını bir bir dışlayarak yol almaya çalışmasını ise görmezden gelemiyorum.

Bu kadar yanlış yapan bir iktidara, bu kadar yanlış yaparak muhalif olabilmek akıl alır gibi değil. CHP içinde kavram karmaşası yaşanıyor resmen. Bir bakıyorsun solun solu olmuşlar, bir bakıyorsun koyu sağ istemiyorsanız elimizde ortası, üstüne azcık da sol serpiştirilmişi var, diyorlar.

Ve bu karışıklığın sebebini de partinin esas sahibi olan üyelerinin bir bir partiden uzaklaştırılması olarak görüyorum. Çünkü o elimine ettiğiniz insanların hiçbiri, bazıları gibi partiye gökten düşerek gelmediler. Zaman içinde illa ki değişerek ama kuruluş ilkelerinden asla sapmadan bugünlere geldiler.

Sayın Kılıçdaroğlu, genel başkanlığınız boyunca arkanızı dönüp baktığınızda partinin hangi yiğitleri kapının dışında kaldı? Eminim sayılarını unutmuşunuzdur ama parti örgütü unutmadı ve unutmayacak. Şunu unutmayın ki siyasette, yolda bulduklarınızı asıl yol arkadaşlarınıza tercih ederseniz, siz de bir gün o yolda yaya kalırsınız.

Değerli Okurlar; CHP gerçek öz evlatlarından birini daha kaybetmek üzere. MUHARREM İNCE'yi… Kızarsınız, affetmem dersiniz, lider yarı yolda bırakmaz dersiniz, daha bir sürü şey diyebilirsiniz AMA 15 yaşında CHP'ye gönlünü vermiş ve yıllarca partide milletvekilliği, grup başkan vekilliği yapmış bir insana sırtınızı dönemezsiniz.

Evet, Muharrem İnce, o gece büyük bir hata yaptı, sustu. Susmamalıydı. Nitekim onun bu suskunluğundan siyasiler kendi paylarına da büyük dersler çıkarttılar hatta Ekrem İmamoğlu ilk seçim gecesi boyunca sürekli halka seslendi. Eminim Muharrem İnce de kendi dersini aldı. Ama şunu da unutmamak lazım, İnce, aday gösterilmesi dışında parti tarafından yalnız bırakıldığını da sürekli söylüyor.

Ne oldu, neler oldu da böyle oldu ve kopma noktasına gelindi, bilmiyoruz. Ama Cumhurbaşkanlığı adaylığında oy oranı yüzde 30.6'ya çıktı. Siz, Sayın Kılıçdaroğlu, on yılı aşkın genel başkanlığınızda partiniz hiç yüzde 25'i geçti mi? Sakın büyükşehir belediye başkanlıklarının başarılarının üstüne oturmaya kalkmayın, son anketlere bakarsanız sizinle alakası yok.

Sayın Kılıçdaroğlu, siyaset kazanma oyunudur. Bu bir yandan iktidar olma, diğer yandan var olan takım oyuncularını bir arada tutmaktır. Siz ikisini de başaramadınız. Ne iktidar oldunuz, ne de partinin as oyuncularını bir arada tutabildiniz. Partide başarı yakalayan, halkta karşılığı olan ülküdaşları bir şekilde saf dışı ettiniz. Siz, kervan yolda düzelir”'i, “kervan yolda yenilenir” sandınız ve partinin iç dinamiklerini değiştirdiniz. Ama yedeklerle maçı kazanamazsınız.

Siyaset hem başarı hem de hatalarla dolu bir yoldur. Bu yola çıkan her siyasetçi bir şekilde bunları yaşar. Genel Başkan olarak son on yılda siz de yanlışlar, hatalar yaptınız. Peki, neden Sayın İnce'yi çağırıp da orta yolu bulmaya çalışmadınız?

Elli yıllık bir CHP'li partisinden kopuyor. Karşılıklı hatalar varsa konuşup tatlıya bağlanır bu arkadaş geri kazanılabilirdi. Sizin yapmanız gereken, Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiğiniz deneyimli bir siyasetçiyi partide en üst düzey danışmanlığa getirir, parti örgüt ve okullarının tüm yönetimlerini onun önderliğine vermek olabilirdi. Bu yolu deneseydiniz, parti çok şey kazanabilirdi.

Siz ne yaptınız, seçimi kazanamayınca, vekilliği de zaten yoktu, elinize gelen beklediğiniz fırsatla onu dışladınız. Çünkü öyle ya da böyle, siz de biliyordunuz ki iktidara karşı muhalefet yapmayı en iyi becerecek kişi Sayın İnce'ydi!

Sayın Başkan, mahkeme kadıya mülk değildir. Ne kadar farkındasınız bilmiyorum ama parti içinde size karşı da gizli senaryolar yazılıyormuş. Kısa bir süre sonra oynanacak bu oyunlarla, gidiş sırasının belki de size geldiğini göreceğiz. Diyeceksiniz ki, fena mı mutlu olursunuz. HAYIR, OLMAM. Bilakis sizin geçmişten getirdiğiniz parti tecrübesiyle partiyi tekrar kuruluş ayarlarına döndürmenizi isterim. Sizin verdiğiniz mücadeleyi, sürekli şahsınıza açılan davaları görmezden gelemem.

Üzülerek söylemeliyim ki, Sayın Genel Başkan, parti yavaş yavaş sabun kalıbı gibi elimizden kayıp gidiyor. Vakit geç değil, partinizin öz evlatlarını davet edip konuşup birliği tekrar sağlayabilirsiniz. Sakın, giden gitsin demeyin!.. Burası CHP.

Sayın İnce, size karşı parti yönetiminde çok oyunlar oynandı bunu parti örgütü de çok iyi biliyor. Dediğim gibi sizin de bazı hatalarınız oldu. Ancak bunlar partiden kopmayı gerektirmediği gibi daha da hırsla mücadeleyi gerektirir. Siyasette mücadele, parti içinde yapılır. Koparak, yıllardır emek verdiğiniz partiye zarar verirsiniz ve tüm partililerin iki eli yakanızda olacaktır. Bu günahtan kurtulamazsınız.

Ülke geleceği, çok şeye gebe. AKP yeni bir seçim yasası için çalışmalar yapıyor. Artık parti genel başkanları, parti üyeleri tarafından seçilecek. O zaman da çoktan bitmiş olması gereken delege ağalığı da bitmiş olacak. El mi yaman bey mi yaman, işte o zaman göreceğiz.

SON SÖZ: SAĞ-SOL KAVRAMLARINA KARŞIYIM. KEMAL KILIÇDAROĞLU

Kaynak: Sözcü

Yazarın Diğer Yazıları