Malatya aslında çok enteresan bi yer.
Belli grupların kaygıları tüm şehrin merak ettiği bir mevzu gibi anlaşılıyor genelde.
Bunu her konuda yaşıyoruz.
31 Mart seçimlerinden sonra koltuklarına oturan belediye başkanları haliyle ilk iş olarak kendi kadrosunu kurmaya başladı.
Mesel Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er.
Gelir gelmez her yetkilinin istifa etmesini söyledi.
Kısmen de olsa doğru bir karar.
Sadece mevcut birim sorumlularından brifing almadığını duydum.
Sayın Er, şirketler dahil mevcut birim sorumlularından veya genel müdürlerden bilgi almaması garip geldi bana.
Vardır bi bildiği…
Ama Sami Er’in bazı koltuklara yaptığı atamalara yine belli gruplar tarafından veya koltuk bekleyenler tarafından ya da koltuğu elden gidenler tarafından “Hepsi Meşaleci” dedikodusu ortalıkta dolaşmaya başladı.
Sırf bu konu ile ilgili onlarca telefon aldım. Sosyal medya hesaplarıma özelden yüzlerce mesaj atıldı.
Hepsinin ortak bir noktası var:
“Sami Er Meşalecileri alıyor”
Sami Er gerçekten sadece Meşalecileri gözeterek bir atama yapıyor mu, zannetmiyorum.
Aslında Hacı Uğur Polat’ın 10 aylık belediye başkanlığı dönemi ile hız kazanan sonra Selahattin Gürkan döneminde farklı bir boyuta evirilen “Meşale” algısına biraz değinmek istiyorum.
Bi kere Malatya’da Meşale, iyisiyle kötüsüyle bir marka haline gelmiş.
Fakat iş o hale geldi ki hangi dini grup olursa olsun, hangi oluşum olursa olsun hepsi “Meşale” altında toplatılıyor.
Malatya’da her hangi bir isim yıllar önce hangi dini grupta yer almışsa bizim buradaki “seküler” görünen veya seküler olmayıp dini cemaatlere sıcak bakmayanlar tarafından hemen “Bu Meşaleci” diye damgalanıyor.
Adam mesela Nurcuların Taşhiyeci grubuna bağlı…
“Yok yok, sen bilmiyorsun o Meşaleci”…
Veya adam Süleymancı…
“Kardeşim ne Süleymancısı, o Meşalecidir!”
Çok iyi tanıdığımı düşündüğüm bir koltuk sahibine bir ortamda “O Meşaleci” denmişti.
İtiraz etmiştim. Bildiğim kadarıyla İskenderpaşa cemaatine bağlıydı, demiştim.
İnandıramamıştım.
Hatta yine bi ortamda çok çok iyi tanıdığım birine “Meşaleci değil mi o?” sorusu karşısında kahkaha atmıştım.
Işıkçılar Cemaati’ne bağlıydı aslında. Kaşgari Dergahı’nın müridi Hüseyin Hilmi Işık’ın yolunda giden bir cemaattir. İhlas’çı tanıdığım abimizi “Meşaleci” yapmışlardı.
Örnekleri çoğaltabilirim ama gerek yok çünkü bu yazdıklarım onların düşüncesini değiştirmeyecektir.
Hayatım boyunca bir yeni kişi ile tanışırken bile mezhebini, görüşünü, inandığı ideolojiyi sormadım.
Cemaatleri bilirim ama görüşüm, ideolojim, hayata bakış açım benim bu tür dini gruplardan kopardı.
Hepsi ile aynı mesafede diyebilirim.
Ama Meşale Derneği’nin bu kadar konuşulmasının sebebi yine “Meşaleciler” yüzündendir.
Bu çok ayrı bir yazıdır.
Fakat Sami Er ve kadro meselesine dönersek ne diyeceğimi tahmin etmişsinizdir.
Ben Ahmet Çakır döneminde de Çakır’ın kadrolarına aynı gözle baktım.
Hacı Uğur Polat dönemine de aynı bakış açısıyla değerlendirdim Gürkan döneminde de…
Ben hangi belediye başkanının hangi koltukları kimi atadığına bakarken liyakate bakarım.
Hatta işin sonunda bilmem şuranın daire başkanını hedef almam, Sami Er’i alırım, İlhan Geçit’i alırım, Bayram Taşkın’ı alırım.
Bir belediye başkanının A Takımını B Takımını oluştururken eleştiremem.
Birileri gibi işin sonunda “Sami Bey siz çok iyi yöneticisiniz ama ekibiniz sıkıntılı” demem.
Gürkan, Güder veya Çınar döneminde hedefim hep belediye başkanları oldu.
Ekibin yaptığı yanlışı da doğruyu da lidere bağlarım.
MASKİ ile ilgili bir sıkıntıyı yazarken tabii ki genel müdürü de eleştiririm ama aynı yazıda Büyükşehir Belediye Başkanı’na yüklenirim.
Açın bakın tüm yazılarıma…
Depremden sonra suya her ay otomatik zam yapan MASKİ’nin tutumunu eleştirirken en büyük eleştirimi Selahattin Gürkan’a yapmışımdır.
Mehmet Çınar’ın İmar’daki yapay zeka ile ilgili skandalı ortaya çıkınca “İmar Müdürlüğünü kapatın” demedim, “Yeşilyurt Belediyesi’ni küme düşürün” demiştim.
Bir liderin kadro kurarken tek eleştirim olamaz sadece bu şehrin menfaati için bazı uyarılarda bulunurum.
Hatta deprem yaşamış Malatya’da, deprem zamanlarında aylarca evlerinin yüzünü görmemiş İtfaiye Daire Başkanı’nı görevden alıp Zabıta Daire Başkanlığına kaydıran Sami Er’e bir cümle dahi kurmadım.
Bana göre dünyanın en kötü yönetimini dahi gerçekleştirseydi dahi 6 Şubat’ta bu ekibiyle enkazda arama kurtarma yapan İtfaiye Daire Başkanı Mustafa Katipoğlu’nun yerini değiştirmesi yanlıştı.
Ama Sami Er’in bu tercihini dahi eleştiremem. Örnek olsun diye yazdım sadece…
Veya işin ta başında Sami Er ile beraber hareket eden birkaç ismin görev almamasını sadece garipserim, yazı konusu yapamam!
Çünkü işin sonunda muhatabım Sami Er olacaktır.
Ama ortalığı velveleye verenlerin birçoğu ya koltuk bekliyordur ya koltuğunu beğenmemiştir ya da koltuğundan olmuştur.
Bu tür kişisel konular benim yazı konularım arasına giremez.
Ve milletin derdi Sami Er’in veya diğer belediye başkanlarının atadığı koltuklar değildir.
Milletin derdi Sami Er’in, İlhan Geçit’in ve Bayram Taşkın’ın nasıl hizmet yapacağıdır.
Benim de derdim milletin derdidir.
Nokta.
BİR NOT: Dünkü yazımın sonunda “Merak etmeyin, yarın Sami Er’in şu kadro meselesini ve Meşale’yi yazacağım.” diye yazmıştım. Bu köşede “Meşale” lafını duyup tansiyonu 20’ye çıkan tipler olduğu için ve biraz da beni diğer yazarlar gibi “öngörülebilir bir yazar” gördükleri için çok eleştirdiler. Sami Er isterse tüm kadrosunu Meşalecilerden alsın yine fikrim değişmez. Ama beni “öngörülebilir bir yazar” görmeyin Kıymetli Meşaleci arkadaşlar! Çok yanılırsınız!
BİR NOT DAHA: Sosyal medyada şahsım ile ilgili yapılan eleştirileri, yorumları veya övgüleri çok önemsemem. Okurlarımı tabii ki çok önemserim ama sosyal medyada isimli veya isimsiz trollerin yorumlarını dahi okumam. Çünkü çoktandır benim sosyal medya kullanımım çok çok düşük düzeydedir.
Dün birileri atınca gördüm. Malatya Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü için Recep Peri adındaki şahıs, ismimi de koyup bir anket yapmış. Allah akıl fikir versin. Hiçbir belediyede profesyonel bir görev beklentim olmadığı gibi bir teklif gelmesin diye baştan bu konu ile ilgili görüşümü alenen muhatabına iletirim. Seçim hattında Kayısı Haber’i ziyaret eden Sami Bey’e de açık açık biraz da abartarak bu niyetimi iletmişimdir.