Mahir Temur

Sorun toplumda olsa da!

Mahir Temur

Malatya’da depremden önce bi ton sorunumuz varken depremden sonra da hem eski sorunlarımız yerinde durdu hem de yeni yeni sorunlarımız çıkmıştı.

Komşu şehirlerimiz paranın bol olduğu yıllarda AK Parti iktidarının nimetlerinden faydalanırken bizimkiler burada maalesef sidik yarışına giriyordu.

Adıyaman’da 3 çevreyolu varken Malatya halen 2. çevreyolunun bilmem kaçıncı etabını açmayı hayal ediyorsa, Gaziantep ekonomisiyle almış başını giderken Malatya geriye doğru istikrarlı bir ivme yakalıyordu. Sivas hızlı treni şehirlerine getirirken bizimkiler burada olmayan “rekorları” haykırıyordu!

Sözde büyükşehiriz ya, bir tane numunelik araç üst geçidimiz yok!

Tek viyadüğümüz var onu da sadece Üroloji doktorları beğeniyor!

14-15 yıl önce bir tane çevreyoluna yaya üst geçidi yaptılar. Günlerce ismi ne olsun diye tartışmıştık.
Sonra medarı iftiharımız, Malatya’nın gururu(!) futbolcu Bülent Korkmaz’ın ismini vermiştik!

Elazığ’ın son 15 yılının uydu fotoğraflarına sadece bakılsa nasıl bir yol kat ettiklerini hemen görürüz!

Malatya bu kadar geri kalmışken, bizler ne yapıyorduk?

Öznur Çalık ile selfie çekiyorduk!

Uzun yıllardan sonra Malatya’ya bakanlık veriliyordu.

Bülent Tüfenkci, Gümrük ve Ticaret Bakanı olduğu sene ihracatımız düşüyordu.

Ama Bülent Bey’i Malatya halkı omuzlarda karşılıyordu!

Selahattin Gürkan 5 yıl boyunca hikaye anlatarak bu şehri 17 milyar TL’lik borca sokarken bizler ne yapıyorduk?

Malatya tarihinin en kudretli başkanı diye başımızın üstüne alıyorduk!

Ne kendisi, ne ailesi ne de Malatya’da Allah’ın bir kulunun vekil olacağını düşünmediği İhsan Koca, şehrin arazi vekilliğine soyunurken Malatya halkı ne yaptı?

Belediye başkanlarımız, vekillerimiz ego savaşlarını bizlere yaşatırken ve bir şey isteme noktasında dünyanın en beceriksiz ekibi damgasını yerken Malatya halkı ne yapıyordu?

Mütemadiyen alkış tutuyordu!

İşte böyle bir ortamda 6 Şubat depremleri yaşandı.

Hiçbir şey olmamış gibi vekiller caka atmaya, sosyal medyada fotoğraf paylaşmaya, belediye başkanları yalan söyleme devam etti.

Şehir yıkılmıştı.

Şehrin yıkıldığını bile söyleyemediler!

İnsanlar çadır bulmakta bile zorlandığı dönemde ne halkımız, ne seçilenler, ne bürokratlar, ne STK’lar ne de basının büyük çoğunluğu bir tepki vermiyordu.

Basının büyük bölümü kafasını kuma gömdüğü için her gün ama her gün binlerce mesaj atılıyordu bizlere.

Adamın evi yıkılmış. Çadırda yaşamaya çalışırken yaşadığı haksızlığı bendenize yazarken bile “Mahir Bey lütfen ismimi yazma” notunu ekliyordu mesajına.

Koca koca müteahhitleri, belediye başkanlarını, vekilleri tek başıma karşıma alıyordum ama hiçbir kaynağımı açık etmemiştim. 2 yıl önce aldığı ev depremden ya müteahhit tarafından ya hazır betoncu tarafından ya da her hangi bir yetkili tarafından yıkılırken bile ev sakini kaynaklarımı “kaynak” gösteremiyordum.

Şehrin bu “korkak” haline üzülüyordum ama işimizin önemli bir parçasının “yılmamak” olduğunu iyi biliyordum.

Çoğu gazeteci şehrin ekâbir takımıyla iyi ilişkiler içerisinde olduğu için bırakın bir konteyneri, bazılarının ikişer konteyneri vardı.

Halkın derdini yazmak ile yükümlü olan çoğu gazeteci kendi derdine düştüğü sırada ben vekillerin, belediye başkanlarının telefonlarına bile bakmıyordum.

Bu şehrin yıkılma sebebini onlara bağladığım için “cevap haklarına” bile gerek duymuyordum.

Hayatım boyunca şu yazacağım fotoğrafı unutamam.

Şehrin içme suyu çamurlu akıyor.

Herkes MASKİ’den şikâyetçi…

Ve o ara bir bilgi geliyor bana ve ben de o bilgiyi araştırıyorum.

Aldığım bilgiyi teyit ediyorum farklı kaynaklardan ama yazacağım haber önemli, belgelerine ulaşmam lazım.

Biraz uğraştan sonra belgelere de ulaşıyorum.

Ve MASKİ’nin çamurlu suya zam yaptığını, yeni abonelere “su açma bedeli” olarak 1.986 lira para aldığını yazıyorum.

Kıyamet kopuyor tabii ki!

Önce MASKİ sosyal medyadan yalanlama yapıyordu.

Sonra Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, basın toplantısı düzenliyordu.

Onlarca gazeteci, gazete patronu Gürkan’ın etrafında toplanmıştı.

Unutamadığım kare şuydu…

Gürkan U şeklinde bir masanın başında oturmuş, etrafında onlarca patron ve gazeteci var.

Kameralar, mikrofonlar falan…

Gürkan ellerine karşıya doğru uzatmıştı sert bir yüz ifadesiyle…

Eşimle televizyonda izliyoruz.

Bendenizi de tehdit ettikten sonra eşim bana dönüp şunu demişti:

“Mahir sen kimin için bu kadar mücadele ediyorsun?”

Aynen şunu demiştim:

“Bizim sorumluluğumuz bazen topluma rağmen olur. Hatta toplumun uyutulduğu dönemde bizim işimiz daha kıymetlidir ve daha hayatidir”

*
*

Maalesef şehrimiz yok olmadan önce de sonra da “tepkisizliğini” devam ettirirken ve birkaç gazeteci haricinde konuşan, yazan olmadığı için bedeller ödüyorduk.

Fakat gazetecilik hayatım boyunca ahlaksız gazeteciler ile mücadele verirken ne kadar doğru yolda olduğumu her seferinde tekrar idrak ediyorum.

Anasının rahminden değil de çöplükte doğduğunu düşündüğüm ahlaksız bir sözde gazeteci yine bir ahlaksızın talimatıyla şahsıma iftira atmış.

Malatya’ya bırak bir faydasını, Malatya’nın kaymağını yiyenlerin tetikçiliğini yapan bu İstanbul’daki güdülen “karakoyun” iftiralarla bizlere yıldırmaya çalışması o kadar komik geliyor ki!

Biz “Malatya’ya rağmen” bir tercih yapmışız e be şerefsiz adam, senin talimatla yazdığın yazılardan mı korkacağız!

Turgut Özal Üniversitesi’nin (MTÜ) eski rektörü Aysun Bay Karabulut’un şaibeli işlerini aklamak için kız kardeşini üniversiteye aldırırken ben bu şehri savunuyordum.

MTÜ’de rektör değişince yerinde oturup maaş alan kız kardeşinin asıl işi olan “temizlikçi” görevine verildiği için MTÜ’nün yeni rektörü Recep Bentli’yi eleştirecek kadar alçak olmadım!

Ben bu şehirde binlerce üniversiteli işsiz varken istisnai kadrodan eşini memur yapan Yeşilyurt’un eski belediye başkanı Mehmet Çınar’ı eleştirirken sen kimin ibriğini tutuyordun?

Mehmet Çınar, senden medet ummuştu!

Aysun Hoca da senden medet ummuştu!

Hatta Gürkan da senden medet ummuştu!

Peki sonuç!

Battalgazi Belediyesi’nden reklam alamadığın için saldırıp sonra reklam alınca Osman Güder’i yağlamak Başkan Güder’i kurtardı mı?

Hangi il başkanlarını arayıp para vermeyince tehdit ettin?

Öğrencilerine taciz eden öğretmenleri savunmadım ben, bu şehrin her sorununu kendi sorunum bildim.

17-25 Aralık sonrasında FETÖ’cülerin kripto hesaplarını beğenmedim, paylaşmadım. Onların hesaplarını haberleştirmedim.

Ben FETÖ, daha terör örgütü olduğu anlaşılmadan çok çok önce eleştirmişimdir.

PKK ile bağını bir türlü koparamayan siyasi uzantıları eleştirdiğim onlarca yazım var. HADEP, HDP veya DEM… Benim için fark etmez.

Bu ülkenin bütünlüğüne karşı gelen fikre bile dayanamam, itirazımı hemen söylerim.

Bu ülkenin kurucu değerlerine laf edildiği zaman da dayanamam!

Atatürk ve arkadaşları yedi düvele karşı verdiği mücadeleyi iyi bilirim. Hem bizim hem de yabancı kaynaklardan bu ülkenin İngiliz oyunlarından nasıl kurtulduğunu, o kahramanların nasıl bir vatanseverlik örneği gösterildiğini çok çok iyi bilirim.

Benim canım kızımın ismi Ülkü Beril’dir.

İstanbul’da evimde gizlenerek yazı yazmıyorum ben.

Bu şehirde yaşıyorum, bu şehrin sokaklarında geziyorum, bu şehrin sorunlarını iyi biliyorum ve bu şehirde ölmek istiyorum.

*
*
Son yazımdan sonra “Sorun toplumda” minvalinde bir yorum yazan okuruma biraz da şahsımı ekleyerek bir yazı yazmak istedim.

Ahlaksızlara zaten cevap verilmez.

Ama şehri karşılaştığım olaylar üzerinden değerlendirme yapmak istedim o yorumu görünce.

Tekrar ediyorum;

Toplum istese de istemese de biz yine bu şehri, bu ülkeyi savunmaya, sıkıntıları yazmaya devam edeceğiz.

Onlar birilerini savunurken biz mütemadiyen yine bu şehri yazacağız!

@mahirtemur

Yorumlar 4
Hamdullah 18 Mayıs 2024 13:40

Yazıdaki tek yanlış Aysun Karabuluta Aysun Hoca demeniz. İsim soyisim kafi olur. Hoca tamamlaması fazla geliyor

Vahap 17 Mayıs 2024 18:34

Siyaseten ve ayrıcalıklı yollarla makam mevki sahibi olanlar, o koltuklara yapışmanın yöntemini,ucuz ve kalite fakiri ne idiğü belirsiz bir çok sefil sözde medyaya kamu kaynaklarını,imkanlarını dağıtıp dururlar. Çünkü kendi liyakatları ile hak etmeden aldıkları görevler bir mücadele ve hak edilmişliğin sonucu değildir. Tepeden gelmişlerdir, ve idare etmeyi sadece çıkar gruplarını idare etmek olarak bilirler. Çalıştıkları kurum veya verilen siyasi pozisyonların imkanlarını haram helal demeden dağıtırlar. İtibarlarını bu dağıtıcılardan alırlar. Onlar gidince yeni gelenlere kuyruk saklarlar. Bunların bitmesi için güçlü siyasetçi ve ehil kişilerin göreve gelmesi gerekir ki biraz zor.. Mahir Temur ve benzerleri bu şehrin vicdanıdır, bu şehrin evlatlarıdır. O yüzden göğüslerini gererek şehrin cadde ve sokaklarında dolaşıp, çay ocaklarında sohbet ederler. Diğerleri mı? Buna cesaret etmeden savaş hileleri ile kendi menfaatlerine odaklanıp pusuda beklerler. Siperden çıkma cesaretinden uzak, acınası mahluklar olarak İstanbul'dan sallayıp dururlar.

Selçuk 17 Mayıs 2024 18:33

Bugün mübarek gün Cuma. Cuma namazına kalabalık bir ekiple gelen Yeşilyurt belediye baskani İlhan beyin seccadesini taşımakla görevli bir görevli olduğunu bilmiyordum...

Malatya sevdalısı 17 Mayıs 2024 18:13

Sayın Mahir Temur işi şahsi hesaplaşmaya dökerseniz bu şehre yazık edersiniz, siyasi eleştirilerinizin çoğuna katılıyorum, bu şehirde yağma talan yapılırken sizin bahsettiğiniz gazeteci kılıklı şahıslar insanları terörize ediyorlardı, üç kuruş menfaatleri için susanlar işin sonunda şehri terk ettiler aylarda çamurlu suyu biz içtik, lütfen yazılarınızı şahsi hesaplaşmaya üzerinden yazmayın değeli fikir ve analizlerinize yazık olur. Şehirde birilerinin kral çıplak demesi gerekiyor siz diyorsunuz ama farklı mecralara cekilmesin ki değer bulsun. Yazık oluyor bu şehire konuşmuşluk her köşede belki soran sorgulayan vicdanlı insanlar sayesinde nispeten kirlilik azalır saygılar

Yazarın Diğer Yazıları