Malatya’da bazı durumlar ya geç anlaşılıyor ya da zamanında anlaşılmasına rağmen “ölü numarası” yapılıyordu genelde.
Genelde “genel” olduğumuz için hiçbir zaman “özel” olamıyorduk.
Toplumun her kademesinde olduğu gibi adına “basın” denen mesleğin içindeki “gazetecilerimiz” maalesef çoğu zaman Malatya’ya hep “genel” baktı.
Malatya’yı yönetenler de Malatya’ya “genel” baktığı için özel olan ne varsa hep “marjinal” görüldü.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında büyük payı olan, dağlarda savaşırken Kurmay zekasıyla taktikler geliştirip bu toprakları düşmandan temizleyen ekibin içerisinde olan İsmet İnönü, Atatürk’ün sağ koluydu.
Cumhuriyetimizin 2. Cumhurbaşkanı…
Malatyalı.
Sadece 1930’ları okuduğunuzda Malatya’ya neler yaptığını, nasıl katkı sağladığını anlarsınız.
Turgut Özal.
Tam bir Malatyalıydı.
Hem ülkeye hem bu şehre katkılarını Z kuşağı bile bilir.
Recai Kutan mesela…
Sadece birkaç özelliğini anlatsak yine “özel” olduğunu anlarsınız.
Bu şehir “delileriyle” övünen bir şehirdi.
Hayata “genel” bakmazdık, “özel” bakardık.
Bizim meslekte ise “genel” olmak o kadar tehlikelidir ki, bir siyasetçinin “genel” olmasından bile daha kötüdür.
Çünkü bir memlekette gerçek gazetecilerin sayısı “genel gazetecilerin” sayısından çok çok azsa, o memlekette halkı bilgilendirmek yerine “yöneticiler” bilgilendirilir.
Kamuoyunu aydınlatmak yerine siyasilere “danışmanlık” hizmeti yapılır.
Eğer bir gazeteci, gazeteciliğin sağladığı nimetleri sonuna kadar kullanıp sürekli belediye başkanlarına “avukatlık” yapıyorsa, sürekli siyasileri aklamak için “sıfatlarını” kullanıyorsa o memlekette sinyaller çalmaya başlamıştır.
Eğer bir şehirde bu “genel gazetecilere” itibar ediliyorsa, bunların “aklanması” ile sonuç alınacağı algısı oluşmuş ise o şehir “bitik” bir şehir olmuştur.
Maalesef geçtiğimiz dönemde hem Selahattin Gürkan hem Mehmet Çınar hem de Osman Güder “genel” bir siyasetçiydi.
Genel gazeteciler tarafından genel siyasetçilerin “avukatlığı” yapılarak bu şehri “bitik” bir hale soktular.
Deprem bile bu gazetecileri biraz “özelleştirmedi”!
Maalesef şehrimiz, trollerin ahlaksız paylaşımlarına paye veren, sözde gazetecilerin milleti uyuturken başkanların dikkate aldığı bir şehre dönmüştü.
İşte bu genel gazetecilerin başı diyebileceğimiz bir isim var:
Vahap Güner.
Üstelik Malatya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı!
Yeşilyurt Belediye Başkanı İlhan Geçit’i ziyaret etmiş.
Yeşilyurt Belediyesi Özel Kalem Müdürü ve Basın Müdürü atamalarını eleştirip Net Haber gazetesi üzerinden bir değerlendirme yapmış.
İŞGEM’in borçlarını sorgulamış.
Ondan önceki yazısında ise MASKİ ile ilgili bir yazı yazmıştı.
“Meğer MASKİ’de neler olmuş” kıvamında bir yazı.
Son yazısından sonra ise Net Haber gazetesi bir cevap yazmış.
Yaklaşık 10 yıldır Vahap Güner’i eleştirdiğim için cevabı beğenmedim.
Ama bu milleti aptal yerine koyan Vahap Güner ilk defa bu tür yazılar yazmıyor.
Toplumun refleksini tartışırken basının “refleksiz” halini yıllardır yazıyorum.
Dünya çapında bir skandala imza atan Mehmet Çınar, belediye eliyle Almanya’ya insan kaçırırken sen ne yazıyordun Vahap Güner?
Doğrunun peşinde mi koşuyordun Mehmet Çınar’ın peşinde mi?
Utanmadan bugün güç sahipleri değiştiği için MASKİ’yi ağzına alıyorsun.
Selahattin Gürkan’ın “zevat” dediği ve programında arkasında dolaştırdığı Vahap Güner, ışık hızıyla satmıştı Gürkan’ı!
Depremden 3 ay sonra “Çamurlu suya zam yapan zihniyet” diye bir yazı yazmadım mı?
Belgeleriyle suya zam yapıldığını haberleştirmedim mi?
Sen ne yaptın?
Yazımdan 2 gün sonra Gürkan’ın basın toplantısında hemen sağında bitivermedin mi?
“Keşkem yok” diye açıklama yaptıktan sonra “Ah keşkem” diye bir yazı daha yazmıştım.
O basın açıklamasında senin hemen yanında Gürkan, “Keşkem olsaydı o hayatta olmazdı” demedi mi?
Yaptığım haber sonrası kendisini aklamak için basın toplantısı yapıp sizi kullanmadı mı?
Tek bir soru sorabildin mi?
Bugün “gazeteci” olduğunu hatırlamanın sebebi nedir?
Eski ekibin güç sahibi olmaması mı?
O MASKİ haberimden sonra Gürkan beni savcılığa vermişti.
Savcılık makamı “gazetecilik” yaptığımı söylemişti.
Aysun Bay Karabulut’un skandalları ortaya serilirken sen nasıl bir avukatlık yapıyordun?
Bizler bu şehirde bu tür bürokratlar, siyasiler, güç sahipleri tarafından baskılanırken, karakol karakol gezerken, tehditlerle karşı karşıya kalırken, iş yerimizde enteresan hırsızlıklar olurken sen cemiyet başkanı olarak ne yapıyordun?
E be utanmaz adam, sen Malatya Cemiyet Başkanı sıfatıyla ortalıkta başkanların ibriğini tutarken kalem tutanların lehine bir tane hamlen var mı?
Adil Gevrek bu şehirde çoğu insanı spordan soğutmuşken sen ne yaptın?
Adil Gevrek’i aklamak için hangi planlarını devreye sokmuştun?
Üstelik bu adam, Türkiye Spor Yazarları Derneği Malatya Şube Başkanı!
Sayısız örnek verebilirim ama yazıyı bunun için uzatmaya değmez!
Bu yeni seçilen belediye başkanları ve milletvekilleri ya “genel siyasetçi” olup “genel gazetecilerin” aklamasına başvuracak ya da millete gerçek manada hizmet edecek!
Ya ibrikçibaşıcılardan medet umacak ya da o koltuğun sorumluluğunu bilerek hareket edecek!
Benden söylemesi…
Ya gidenler gibi “genel” olursunuz ya da “özel” olmayı tercih edersiniz.
İkincisini tercih etmenin bedelleri olduğunu, kısa vadede eleştirileceğinizi ama millet nezdinde gönüllere gireceğinizi unutmayın.
Milletin gönlünde yer almak istiyorsanız öncelikle Vahap Güner gibi “faydasız” adamlara randevu vermeyi bırakın.
Sadece “fayda” üzerinden bir analiz yaparsak bile, bunların savunduğu kim varsa şimdi yok.
Bunların 5 yıl boyunca öve öve bitiremediği bu belediye başkanlarını bu rektörleri, bu bürokratları bir kişi bile iyi anmıyor. Üstelik arkalarından ilk fırsatta saldıran da bunlar.
Sadece bu tür “faydasız” adamlara randevu vermemek dahi sizi “özel” kılabilir.
