Eskiyi çok sevdiğimi bu köşenin daimi okurları bilir.
Ben “hikaye” dinlemeye 4-5 yaşlarında başladım. Misafir odamızda uzunca bir masa vardı. O masanın altına gizlice oturup büyüklerimin “hikâyelerini” dinlerdim. Dedemin, babamın, büyük akrabalarım ve komşularımızın sabahlara kadar “muhabbetlerini” dinleyerek büyüdüm. 6 yaşlarında büyüklerime “sorular” sormaya başladım. Halen sorarım, halen “eski toprakları” görünce sorarım ve saatlerce sıkılmadan dinlerim.
Dedem “ağaydı” ve “cemaati” çok severdi.
Biz de böyle büyüdük.
80’li yıllarda yolu bizim misafir odasından geçenlerin Malatya ile ilgili binlerce hikâyesini dinleyerek büyüyen birinin “Yolu Malatya’dan geçenler” isimli etkinliğe bakış açısı “tasarruf tedbirlerine” takılsa da değişmez.
Ben çocukluğumda da eski kafalıydım şimdi de eski kafalıyım!
Fakat Büyükşehir Belediyesi’nin “Yolu Malatya’dan Geçenler” programını Ankara’da yapmasını anlamlı bulmadım.
Yolu Malatya’dan geçenleri niye Ankara’da buluşturuyorsun?
Yolu bi şekilde Malatya’da “kesişenleri” burada buluştursana…
Malatya’da bu işi hayat tarzı haline getirmiş hemşerilerimiz var.
Hiçbir şey bilmiyorsan Hasan Özhan’a danış, ÖZKA’da yıllardır “yolu kesişenler” buluşuyor.
Ankara’da büyükçe bir salonda yoğun “protokol” havasında geçen ve fotoğraf vermekten öteye gitmeyen ve “samimi” olmayan konuşmalar eşliğinde bir geceden öteye gitmediğini tahmin ediyorum.
Üstüne o kadar gazetecinin gittiği bir gecede sadece Belediye’nin gönderdiği bir bültenle anlatmaya çalıştılar.
Ankara’ya ben de davet edildim ama yıllardır uyguladığım “bazı çizgilerim” yüzünden kabul etmedim.
Keşke gidebilseydim.
Ama be kardeşim “Yolu Malatya’dan Geçenleri” bir salona buluşturunca Öznur Çalık’ı, Bülent Tüfenkci’yi veya yolunun ne zaman Malatya’da kesiştiğini bilmediğim Mahir Ünal’ı konuşturmanıza gerek yok!
Çıkarın bu anlamlı programın içerisinden siyaseti…
O salonda ne hikayeler ne yaşanmışlıklar var.
Sadece bir gazetecinin sorması gerekiyor!
Biz bugün en az 10 hikâye okumalıydık.
Vahap Güner’in düzenlediği “gazeteciler gecesi” gibi olmuş!
Ki Vahap Güner’in de şahit olduğu ne anıları vardır ne hikâyeleri vardır tanıklık ettiği…
Artık iş işten geçti ama ben buradan bi öneride bulanayım.
“Yolu Malatya’dan Geçenler” isimli bir kitap hazırlayın.
Bir ayda hazırlanacak bir kitaptan bahsetmiyorum.
Gerçekten “Yolu Malatya’dan Geçenlerin” bir hikâyesini kayıtlara düşürün.
Tek tek bu hikâyeleri fotoğraflarla destekleyin ve bu çalışmayı “profesyonel ekiple” yapın.
Dönemin “eski toprak” gazetecileri de dâhil edip gerçekten “anlamlı” bir iş çıkartın.
Alın size fikir…
***
***
“Yolu Malatya’dan Geçenler” ismini duyunca hemen “Türlü Türlü” türküsünü açıp dinlemeye başladım.
Çok severim bu türküyü…
“Sen gelmezsin bi türlü, dertlerim türlü türlü”…
Başkan Gürkan’ın, bu vahşi dünyada eskinin unutulmak istendiği ve beklendiği bir ortamda “eski toprak” olduğunu biliyorum.
Siyasi beklentiler, kaygılar veya koltuğunu korumak için Gürkan’ın bu “eski toprak” yönü her geçen gün törpüleniyor.
Bu programın işleyişi kötü de olsa tebrik ediyorum.
Bu şehir tarihiyle, anılarıyla, hikayeleriyle güzel.
Hepimizin bir “hikayesi” var.
Bu hikâyelerin hiçbirinde “menfaat” yok, beklenti yok, kaygı yok.
“Yolu Malatya’dan Geçenler”i kitaplaştırın ki ne valilerimizin olduğunu ne müdürlerimizin olduğunu ne başkanlarımızın olduğunu ne kaymakamlarımızın olduğunu ne gazetecilerimizin olduğunu yeni nesil de bilsin.
Malatya’ya nasıl sahiplik ettiklerini hem bu nesil hem de gelecekteki nesiller bilsin.
Rahmetli Erhan Kırçuval ismini Malatya’daki çoğu gazeteciye dahi sorsam “giyim mağazası sahibi” diye cevaplar alabilirim.
Sırf oğlu diye her gün Kerem Kırçuval’ın TV 100’deki sabah programını izlemeye çalışıyorum.
Selam olsun Malatya’yı tüm menfaatleri üzerinde tutanlara…