Malatya bölgesinde önce 04.17’de daha sonra yaklaşık 9 saat sonra 13.24’te meydana gelen deprem büyük acılara neden oldu. Gündüzbey mahallesindeki (Malatya merkeze 13 km mesafede) beş katlı apartmanlarında yaşananları sağlam atlatan aile, binada kalmaya devam edince ikinci depremle her şey değişti ve yıkılan binanın altında 10 kişi kaldı. On kişiden dördü (Ertuğrul Küçükşahin, Kırım Küçükşahin, Adil Küçükşahin ve Yağmur Küçükşahin) yaralı olarak çıkarıldı ve hastaneye gönderildiler.
Enkazdan bu yaralıları çıkaranlar toplam 6 kişilik akraba ekibi idi. Çıkarma işini kolaylaştıran Yıldırım Küçükşahin’in kepçesinin enkaz bölgesine yakın olarak bulunmasının büyük etkisi olmuştur.
06 Şubat günü hava karardığında altı kişi halen enkaz altında idi. Bir müddet sonra Nihal Küçükşahin ölü olarak enkazdan çıkarıldı. Yağan kar ve müthiş soğuk altında gece boyunca yapılan çalışmadan bir sonuç alınamadı.
07 Şubat günü sabahtan Leyla ve ardından kızı Berfin Küçükşahin ölü olarak çıkarıldı. Öğleden sonraki çabalar içerisinde Nesibe ve ardından annesi Hülya Küçükşahin’nin de cansız bedenleri çıkarıldı.
07/08 Şubat gecesi yapılan çalışmalar ancak 08 Şubat günü saat 10.30 gibi sonuç verdi ve son olarak Bulut Küçükşahin ölü olarak enkaz altından çıkarıldı.
Cenazeler aile fertlerinin kendi gayretleri ile aynı gün (08 Şubat öğleden sonra) yıkandı, kefenlendi, mezarları kazıldı. 09 Şubat günü öğle namazından sonra 6 cenaze toprağa verildi.
Deprem esnasında bölgede bulunanlar ile bölge dışında bulunanlar ilk 48 saatte neler dediler. (Aşağıda ifade edilen konuşmalar ve çalışmalar gerçektir.)
- “Müthiş bir deprem oldu, çok sallandık. Turgut Temelli caddesi bitmiş. Şimdilik bizde bir şey yok, arabadayız” (06 Şubat, saat 05.00)
- “Gündüzbey’in yüzde 90’ı yıkıldı. Kanalın altındaki kesimde ev kalmadı”. (06 Şubat, saat 13.00)
- “Amcamların apartmanı çöktü 10 kişi göçük altında”. (06 Şubat, saat 13.00)
- “Bizden (6 kişi) başka enkazı kaldırmaya yardım eden kimse yok”. (06 Şubat, Saat 15.00)
- “Ertuğrul abimi, Yağmur’u, Adil’i ve Kırım’ı yaralı olarak çıkardık ve hastaneye gönderdik”. (06 Şubat, Saat 19.00)
- “Kar yağıyor ve hava çok çok soğuk”. (06 Şubat)
- (Dün kurtarılan ve hastanede yatan Yağmur), “Amca, bana hiç bilgi vermiyorlar. Annemi ve babamı (Bulut ve Nihal) merak ediyorum. Hava çok soğuk, babam ve annem üşüyecekler.” (07 Şubat, saat 08.00)
- “Sabaha kadar çalıştık”. (07 Şubat, saat 09.30)
- “Bulut abim içerde (abisi), Nihal’i çıkardık, Leyla içerde, Berfin içerde, Hülya içerde (eşi), Nesibe (kızı) (müthiş bir ağlama). AFAD gelecek, AFAD gelecek ….”. (07 Şubat, 09.30, 24 saat sonra)
- “İçeride bir Bulut abim kaldı. Nihal yenge, Leyla abla, Hülya abla, Nesibe ve Berfin ölü olarak çıkarıldı ve caminin altına gönderildi”. (07 Şubat, saat 18.00)
- “Benim kızım (Nesibe) çok güzeldi, şimdi daha da güzel olmuş”.(07 Şubat, saat 12.00)
- “Çocuklar dahil arabalarda yatıyoruz”.(06, 07, 08, 09 Şubat)
- “Seher, iki yumurta ve bir sucuk getirmişti. Onları yapıp çocuklara verdik. Biz iki gündür bir şey yemedik. Aklımıza da gelmiyor”.(07 Şubat, saat 20.00)
- “Hep birlikte bahçedeki barakada soba yaktık oturuyoruz. Her tarafı yıkık, dökük, çatlak ama olsun”.(06, 07, 08, 09 Şubat)
- (Tuvalet ihtiyacınızı nasıl gideriyorsunuz?) “Caminin tuvaletine gidiyoruz”.(06 Şubat)
- “Bulut abimi şimdi çıkardılar, getiriyorlar, müthiş bir acı. Tarif edemem. Müthiş bir acı”. (08 Şubat, saat 10.30, 48 saat sonra)
- “Nihal yengenin cenazesini kardeşleri alıp memleketi olan Mersin’e götürdüler. Diğerleri yıkandı, kefenlendi, mezarları hazırlandı. Yarın öğlen namazından sonra gömülecekler”. (08 Şubat, saat 23.00)
- “Yardımlar gelmeye başladı”. (08 Şubat, saat 16.00)
- “Öğlen namazından sonra cenazeler defnedildi, feryatlar göğe yükseldi. Çok acı vardı” (09 Şubat, saat 13.30, 36 saat sonra)
- “Bir hafta önce evlendiler, yeni ev kurdular. Evleri yıkıldı, her şeyleri yıkıntıların altında kaldı. Yani her şeylerini kaybettiler, ancak canları sağ, buna şükrediyoruz”.(06 Şubat, saat 16.00)
- “Burada (Ankara) yemek yemekten utanıyorum, uyumaktan utanıyorum, su içmekten utanıyorum” (07 Şubat)
- “Enkaz başında beklemek zor, gurbette enkazdan gelecek haberi beklemek de dayanılmaz”.(08 Şubat, Almanya)
- “Kendimi vatanlarından kaçan Suriyeliler gibi hissediyorum” (Çocuklar yüzünden Malatya’yı terk etmek zorunda kalan bir yakınım).(09 Şubat, saat 10.00, Ankara)
Türkiye bir deprem bölgesi ülkesidir. Depremde ilk 24 saat veya ilk 48 saat hayat kurtarır. Devletin varlığı ilk 24 saatte hissedilir veya hissedilmez. Oysa ilk 24 saatte devlet yoktu. Vatandaş kendi başının çaresine baktı. Devlet denen umut, ortada yoktu. Belki, devlet o enkazların başında olsaydı, bugün Bulut, Nihal, Leyla, Hülya, Nesibe veya Berfin veya bir kaçı daha yaşıyor olacaktı.
Oysa 04.17 ile 13.24 saatleri arasında devletin harekete geçmesi, bölgeye yerleşmesi, irtibatları kurması, gerekli ikazları yapması, hasarlı bölgeleri tespit etmesi, arama-kurtarma ekiplerini enkaz bölgelerine sevk etmesi, gelmeye başlayan yardımları ihtiyaç bölgelerine göndermesi için tam 9 saat zaman vardı. Bu dokuz saat değerlendirilmiş olsaydı felaketin boyutu böyle olmazdı.