Ahmet Küçükşahin

Deprem ve Malatya Halkının İç Dünyası

Ahmet Küçükşahin

Ben, Balyoz davası kumpası nedeniyle Malatya Cezaevinde tam yedi ay tek başıma bir odada kaldım. O günkü ruh halimle, deprem nedeniyle büyük bir yıkıma uğrayan Malatya’nın mağdur insanlarının bugünkü ruh halini birbirine çok benzer görüyorum. 

O günlerde, lehime olabilecek her türlü yalanı, dedikoduyu, manipülasyonu duymak hoşuma gidiyordu, çaresizliğime derman oluyordu, moralimi yükseltiyordu ve inanmak istiyordum. 

Bir ay kadar önce Malatya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ile bir yerlerde karşılaştığımda, depremle ilgili gelişmelerin ne olduğunu, hangi aşamada olduğunu sordum.  Verdiği cevap “Seçime kadar vaatler devam edecek” oldu. 

Aslında benim de kafamdaki düşünce bu idi. 

Yine, Gündüzbey’de karşılaştığım bir yakınım da “Reis iki yıla kadar evlerimizi yapıp verecek. Görürsün!” oldu. 

Hissiyattan ve şartlanmışlıktan kurtulup konuyu mantığa vurduğunda bunun böyle olmayacağı, vaatlerin seçime yönelik olduğu, devletin sadece cumhurbaşkanı demek olmadığı, sorunların bir iki yıl gibi kısa bir sürede çözümlenemeyeceği her şeyden önce zamana ihtiyaç olduğu gün gibi açık-seçik görülüyor. Ancak pek çok vatandaş, benim hapishane sendromum içerisinde olduğum gibi mümkün olmayacak bir konuya sadece inanmak istiyor. 

Geçenlerde deprem nedeniyle evi az hasarlı olan bir vatandaşın, devletin yapıp da vereceği umulan konutlardan mahrum kalmamak için evini balyozla ağır hasarlı duruma getirmeye çalıştığı bilgisini aldım. 

Yani batan gemiden o da faydalanmaya çalışıyordu.

Oysa Malatya’da enkaz kaldırma işleminin en az bir yıl süreceği, yeniden yapılanma sürecinin en iyimser tahminlerle beş yıl süreceği, devlet denen mekanizmanın Cumhurbaşkanı’nın şahsı olmadığı, evi yıkılan ve eşyaları enkaz altında kalan vatandaşların bu ev ve eşyalarının akıllarından geçtiği şekilde devlet tarafından karşılanmasının mümkün olmadığı bilinmesi gerekir. 

Ancak ben böyle yazdığım için, bu yazıyı okuyan mağdur Malatyalı vatandaşların bana küfredeceğini biliyorum. Zira ben de, hapishanedeyken iyimser düşüncemin tersini söyleyen ziyaretçilerime çok öfkelendiğimi hatırlıyorum. 

300 metrekare bir arsa üzerine yapılmış bir apartman yıkıldıktan sonra, 30 dairesinde oturan vatandaşlar için arsa payı 10 metrekare ise, paylaşımın nasıl yapılacağı ancak mahkemeler aracılığıyla çözülebilir. Mahkeme süreci en az üç yıl sürer. Bu 30 kişiye nereden ve nasıl bir ev verilebilir? Yani derin derin düşünülünce sorunların çözümünün vaatlerle örtüşmediği görülebilir.  

Geleceğin sancılı geleceğini ve ancak umutla geleceğini düşünüyorum. 

Bugün Ramazan Bayramının üçüncü günü ve aynı zamanda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Malatya halkının ve deprem nedeniyle her iki bayramı da gönlünce yaşayamayan mağdur çocuklarımızın bayramını kutluyorum

Yazarın Diğer Yazıları