Ahmet Küçükşahin

 'Almanya Bizi Kıskanıyor' mu?

Ahmet Küçükşahin

23 Mayıs – 04 Haziran 2023 tarihleri arasında Almanya’da bulundum. Almanya’da bulunduğum bu süre içerisinde Ren nehrinin bir kolu olan Mosel nehrinin vadisini, Ren nehri havzasının bir bölümünü, Lüksemburg’u gezme fırsatı buldum. 

Gezip gördüğüm bölümdeki Almanya hakkındaki izlenimlerim şu şekildedir:

- Her şeyden önce, Almanya topraklarında (ortam itibarı ile) saygın bir insan olduğunuz hissine kapılıyorsunuz.

- Çevrenin temizliği, konulmuş olan kuralların tıkır tıkır işliyor olması, kimsenin uyanık geçinmek adına kuralları ihlal etmemesi, herkesin sakin olması dikkati çeken konuların başında geliyor. 

- Özellikle nehir kenarlarında güzel manzaralı yerlerde belediyeden veya siyasilerden torpille açılmış kafe ve çay bahçesi gibi yerlerin olmaması insanı hayrete düşürüyor.

-Yaklaşık geçmiş 40 yılı hatırlayan kişiler, üzerinde arabayla seyrettiğimiz yolların ne zaman yapıldığını hatırlamıyorlar. Ana yol niteliğindeki yolların Hitler döneminde yapılmış olduğu ifade edildi. Demem o ki, düşünülerek ve tam olarak bir defa yapılmış.

- Mosel nehrinin Ren nehri ile birleştiği noktadan Lüksenburg’da ülke topraklarına girdiği noktaya kadar yaklaşık 150-200 km boyunca sağlı sollu 100’e yakın köy bulunmaktadır. Bu köylerde halkın kullandığı evlerin yapım yılı 1600’lerden başlamaktadır. Benim misafir edildiğim Burge köyünde 1670 ve 1878 yılı yapımı ev gördüm. 1878 yılı, Osmanlı-Rus harbinin yapıldığı 93 harbi yıllarıdır.   

- Dolayısıyla şunu söylemek mümkündür: Alman halkı parasını ev yapmaya harcamıyor. Onun yerine başta eğitim olmak üzere refahına harcıyor. Oysa biz halen temel ihtiyaçlarımızın peşindeyiz. 

- Arabası olmayan aile yok gibi! Zira arabası olmayanlar köylerinden dışarı çıkamazlar. Alışveriş yerleri belirli merkezlere toplanmış şekildedir. 

- Gerek Ren nehri gerekse Mosel nehri havzası üzüm bağları ile dolu. Mosel nehri vadisini boydan boya görme şansını yakaladım. Her taraf üzüm bağı. Sanırım, bu bağlardan elde edilen üzümler 500-1000 kamyon eder. Şarap yapılıyormuş. 

- Köylerdeki evlerin yüzde 90’ı bahçeli ev niteliğinde. Evler toplu halde. Bizdeki gibi bahçesi olan bir kişi canı istediği için bahçesine ev yapamamış/müsade edilmemiş. Evlerin bittiği yerde üzüm bağları başlıyor. Üzüm bağları ile evler yan yana. Caddenin bir yanı üzüm bağı, diğer yanı ev. 

- Asgari ücretin 1800 euro (43.000 TL) olduğu söylendi. Ancak 2000 (50.000 TL) euro’dan az ücret alan kimselerin sayılı olabileceği de vurgulandı. 

- Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla iki kişilik bir aile bir ayda (ev kirası hariç) yaklaşık 1000 euro ile gül gibi geçinir. Zira dizel yakıtın litresi 1.45 Euro civarında. 50 litrelik bir depo 72,5 euroya dolar. Yani 1800 euroluk asgari ücretin 25’te biri ile bir depo yakıt alınabilmektedir.

- 2022 verilerine göre Türkiye’de kişi başı ortalama milli gelir 10.000 dolar, Almanya’da 51.000 dolar, Lüksenburg’da 113.000 dolar. Yani ortalama bir Alman bizden 5 kat, ortalama bir Lüksenburglu ise bizden 11 kat daha zengin.

Sonuç olarak:

- “Almanya bizi kıskanıyor“ diyenler. Yalancıdır, sahtekardır, kişisel menfaati için halkı kullananlardır. 

- Almanya’da teknik alanda (demirci, kalıpcı, elektrikçi, hemşire, hasta bakıcı vb) bilgisi, eğitimi olanlar için iş imkanının mevcut olduğu vurgulanmıştır.   

- Ülkemizin Almanya seviyesine çıkması için 100 yıl yeterli gelir mi bilemiyoyum. Zira ülkemiz, Almanya‘yı zihniyet ve düşünce olarak tam yakalamak üzere iken son 21 yılda en az 50 yıl geriye gitmiştir. Orada yaşama ve çalışma imkanı olsa, Türkiye yaz tatilleri için güzel bir ülke olabilir. 

Yazarın Diğer Yazıları