12‘nci yüzyıldan günümüze kadar, kesintisiz şekilde Anadolu, kaynaklarda Türk ismi ile anılmış ve bir Türk yurdu olarak kaydedilmiştir.
12’nci yüzyılda Cenovalı ve Venedikli tüccar ve diplomatlar, Anadolu için “Turcia“ ya da “Turcmenia“ adını kullanmışlardır.
12’nci yüzyıla kadar Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de dahil olmak üzere tarihte “Kürdistan“ olarak anılmış bir bölge mevcut değildir. Kürdistan tabirini idari bir terim olarak ilk kullanan Selçuklu sultanı Sancardır (1117-1157).
13’ncü yüzyıla ait kaynaklarda Mısır ve Suriye’den de “Türkiye“ olarak bahsedilmektedir. Mısır’da kurulmuş olan Memlüklü devletinin tam adı ise “ed-Devlet’üt-Türkiye“dir.
14’ncü yüzyılda bölgeden gelen Marco Polo, Doğu Anadolu için “Türkomania“ terimini kullanmıştır.
Doğu Anadolu’da Karakoyunlu (14 ve 15'nci yüzyıl), güneydoğuda ise Akkoyunlu (14 ve 16'ncı yüzyıl başı) Türkmen devletleri etrafında birleşen Türkmen aşiretlerinin etkisi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, Avrupa kaynaklarında “Turcomenia“ (Türkmen ülkesi), Arap kaynaklarında “Türkmaniyye“ (Türkmen ülkesi) olarak anılmaya başlanmıştır.
15’nci yüzyılda Anadolu’dan geçen Fransız seyyah Bertrandon de la Broquiere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu “Turquemanie/Türkmen ülkesi“ olarak kaydetmiştir.
17'nci yüzyılda Bingöl'ü gezen Evliye Çelebi "buradaki Türkmen aşiretleri saysak bir kitap olur" demiştir.
17 ve 18’nci yüzyıllarda da Batılı yazarlar tarafından yayımlanan eserlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun adı Turcomania’dır.
Bu yazarlardan bir kaçı J.Garesset et Sauveur ile W.Gurtihe, 1771 yılında ilk baskısı yapılan Encyclopedia Britanicia’da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan Turcomania diye bahseder.
Bu adlandırmalar 18’nci yüzyılın sonuna kadar devam eder. Bunu belgeleyen dönemin eserlerinden biri de Encyclopedia des Voyages’tir.
18’nci yüzyılda basılmış bir seyahatnamede Doğu Anadolu hakkında son derece önemli kayıtlar bulunmaktadır. Özetle, Doğu Anadolu, en azından 13’ncü yüzyıldan beri 1850’lere kadar kesinlikle “Türkmen ülkesi“ olarak anılmıştır.
18’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren bir kaç nedenden dolayı Türkmenia, Kürdistan’a dönüşmüştür. Öncelikle Kürt aşiretleri, etnik anavatanlarından, yani Zagros Dağları ve çevresinden, kuzeye ve batıya doğru yayılmış, ayrıca bu sahada bulunan Türkmen aşiretlerinin önemli bir kısmı Kürtleşmiştir.
Diğer taraftan Kürt isminin etnik bir adlandırmadan ziyade, sosyal bir isim olarak kullanılması, “Kürdistan“ olarak bilinen sahayı genişletmiştir.
Şüphesiz Türkomenia’nın Kürdistan’a dönüşümünde iki adet kırılma yaşanmıştır. Birincisi Yavuz Sultan Selim (16'ncı yüzyıl) ile başlayan süreçte Osmanlı padişahlarının bölgede Türkler aleyhine ve Kürtler lehine izlediği politikalar, ikincisi ise Avrupalı emperyalist güçlerin “Şark Meselesi“ni 19'ncu yüzyılın başlarında devreye sokmalarıdır.
1800’lü yıllardan başlamak üzere Kürtler ve Kürtçe üzerine çok sayıda araştırma yapılmış, yüzlerce kitap yazılmıştır. A.Benningsen, Kürtler konusunda 1932 yılına kadar Batı’lı araştırmacılarla yazılmış kitap sayısını 732 olarak tespit etmiştir.
Oysa tarihi manada “Kürdistan“ olarak bilinen saha, bugün İran’da aynı isimle bulunan eyalet ve yakın çevresini ifade eder. Bugün sınırlarının İran-Irak-Türkiye ve Suriye topraklarını içerisine alacak şekilde ifade edilmesinin nedeni, emperyalizmin bölgedeki doğal kaynakalara hakim olma isteğidir.
Yani bir taşta beş kuş (İran-Irak-Türkiye-Suriye-Kürtler) vurma stratejisidir.