Ahmet Küçükşahin

Osmanlı Yönetimi ile Cumhuriyet Yönetimi Arasındaki Zihniyet Farkı

Ahmet Küçükşahin

(Bir Örnek)

Osmanlı, Avrupalıların ‘Türk Devleti‘, bizim ise ‘Osmanlı Devleti‘ dediğimiz devleti yöneten bir sülalenin ismidir.  

Osmanlı Devleti, bir imparatorluk idi. İmparatopluklar, bünyesinde farklı diller konuşan, farklı dinlere inanmış, hayata dair beklentileri farklı olan, farklı tarihlere sahip toplulukları barındırır. 

Oysa laikliği benimsemiş ulus devletler (Türkiye Cumhuriyeti gibi), aynı tarihe sahip, hayata dair beklentileri (hür ve refah içinde yaşamak) aynı olan, aynı dili konuşan, dini inançlarında özgür, üzerinde yaşadıkları toprakları kendisine yurt olarak benimsemiş toplulukları barındırır.   

Osmanlı yönetimi, farklı kavimleri kütleler halinde koruyarak tek bir milli kimlik yaratmaya engel olmuştur. Osmanlı’nın bu kozmopolit siyasetine karşılık Cumhuriyet idaresi tek bir Türk kimliği yaratmak için farklı kavimleri Türklük içine dağıtarak eritmek istemiştir. 

Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı Türk ve Türklük bilinciyle ilgili olarak şöyle diyordu;

‘‘Yapmacık Osmanlı topluluğunun bir gün için Türk’e vermediği geniş soluk almayı, Türkiye Cumhuriyeti kendisi için en yüksek, en değerli, en büyük amaç yapmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu, Türk’ü başka soylar lehine çalıştırarak onları yükseltmeyi, kendisine ve yaşatmak istediği dizginlenemez ihtiraslarına çürük bir temel edinmiştir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti, bütün olgunluğunu Türk varlığından alarak onun dışında hiç bir şey görmemek üzere öz benliğini ulusuna dayamakla yükselmektedir. 

Bunun içindir ki, Osmanlı İmparatorluğu, değişik ve çetrefil dil konuşanların içinde çalışkan ve içi dışı ayrı kalmış kümeler kılığındaki insan kalabalıklarının birbirini anlamamaları ve anlaşamamalarını, kendi eğri yaşayışını korumak için kullanmıştır. 

Oysa Türkiye Cumhuriyeti, ancak gönül ve kafa birliği ile dil birliğini göz önüne alarak bir soyun tek çocuğu saydığı Türklüğün iç ve dış güçlerini birleştirip yükselterek her şeyi ancak bu büyük Türk‘e bağlamayı kendisine ülkü ve amaç edinmiştir. 

Binlerce yıldan beri dönüp dolaşan dağınık Türkleri toplayarak artık bu göçebe yaşayışına bir son vermek ve kültür işini kökünden halletmek için buraya açık ve kestirme kurallar koymuştur. 
Türk bayrağına gönül bağlamamış iken Türk yurttaşlığını, kanunun ona verdiği her türlü hakları kullanmakta olanları, Türkiye Cumhuriyeti uygun göremezdi.

Bunun içindir ki, bu gibileri Türk kültüründe eritmek ve onları Türk oldukları için daha sağlam yurda bağlamak yollarını bu (İskan) kanun göstermiştir.

Türkiye Cumhuriyetinde Türküm diyen herkesin bu Türklüğü Devlet için belli ve açık olmalıdır.‘‘ 

*

Türkiye Cumhuriyetinde Türk olmak, bir kan bağından ziyade bir kültür anlayışıdır; Türkiye Cumhuriyetini birlikte kurmuş, aynı dili konuşan, üzerinde yaşadığı Türkiye topraklarını yurt edinmiş, gelecekte de bu topraklarda ve bu topraklarda yaşayan insanlarla birlikte yaşamayı ilke edinmiş insanların oluşturduğu topluluktur.  

İmparatorluk zihniyeti ve bu bağlamda Osmanlı zihniyeti tarihteki yerini almıştır. İçinde bulunduğumuz evrensel dönem, laik yapılı ulus devletler dönemidir. Bunun içindir ki ‚‘‘Türkiye Cumhuriyeti‘nin temeli kültürdür‘‘ bu temelin kalıcı ve sağlam olabilmesi için Türkiye Cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı herkesin bu kültüre sahip çıkması arzu edilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları