Ahmet Küçükşahin

Dinlerin Tarihi ve İslamiyet

Ahmet Küçükşahin

Kayısı Haber için yazdığım bundan önceki yazı 02 Kasım 2022 tarihli.  Bu iki aylık süre içerisinde yazmaya vakit ayıramadım, ancak okumaktan vazgeçmedim. Bu süre içerinde büyük ölçüde Büyük Taarruza ilişkin (son üç-dört ayda) aşağıdaki kitapları okudum. 

Celal Erikan’ın Kurtuluş Savaşı Tarihi,
İsmet Görgülü; Ana Hatlarıyla Türk İstiklal Harbi,
Selim Erdoğan, Büyük Taarruz,
Rıza Süreyya, Milli Mücadele Kahramanları, Kahraman Subaylar,
Ahmet Yavuz, Başkomutan Emsalsiz Lider,
Bunlara İlave olarak;
Emin Şahin, 105 Soruda Dinler Tarihi,
Dr.Ali Güler, Türklerin Dini Hayatı, Göktanrı’dan İslamiyet’e,

Son Olarak;

Amin Maalouf, Yolların Başlangıcı.

Her okumamda bir şeyler öğreniyorum. Öğrendiğim yeni bir şey olunca da bunu paylaşmak istiyorum. Bu kez paylaşmak istediğim dinler ile ilgili olan bilgidir. 

Türkiye’de yaşayan insanların çok büyük bir bölümü mezhep ayrımına girmeden dini inanış olarak Müslüman’dır. 

Din, insanlar arasında bütünleyici bir unsur iken, zamanla mezheplerin ortaya çıkmasıyla, bu kez din ayrıştırıcı bir unsur olmuştur. Bu yazıda işin bu yönüne girmeyeceğim. 

Ortaokuldan itibaren okullarda ve toplumda, özellikle camilerde verilen dini bilgiler konusunda bir şeyler ifade etmek istiyorum. 

Toplumda yer edinmiş olan dinler; Hinduizm (MÖ 12.yy-5.yy), Göktanrı (MÖ 10. yy.-5. yy), Taoizm (MÖ 6.yy), Konfüçyanizm (MÖ 5.yy), Budizm (MÖ 5.yy), Zerdüş (MÖ 5.yy), Yahudilik (MÖ 2.yy), Hıristiyanlık (MS 1.yy), Müslümanlık (MS 610). 

Tarihleri esas alarak bir değerlendirme yaptığımızda İslamiyet’e kadar olan sürede şu an var olan dinlerin tamamı toplumda yerini bulmuştur. Yukarıda ifade edilen dinlerden Yahudilik, Hıristiyanlık, Zerdüşlük ve Türklerin inancı olan Göktengricilik tek tanrılı dinlerdir. Oysa bize İslamiyet adına verilen bilgilerde, İslamiyet gelmeden önce tek tanrı inancı yokmuş, bütün kız çocukları diri diri toprağa gömülüyormuş, bütün dünyada adaletsizlik varmış gibi anlatılmaktadır. Anlatılan bir başka hikayede İslamiyet ile birlikte İslam dünyasının zenginleştiğidir. 

Oysa 610 yılına gelindiğinde Araplar hariç dünyanın tamamı din adına şekillenmiştir. Kendi yaptıkları putlara tapan Araplar hariç bütün milletler ya tek tanrılıdır ya da din adına bir inançları vardır. Tek tanrılı olan dinler de ise Allah inancı vardır. Türkler Araplardan yaklaşık bin – bin beş yüz yıl önce, Yahudiler, Araplardan yaklaşık bin yıl önce, Hıristiyanlar Araplardan 610 yıl önce Allah’a tapmaya başlamışlardır. 

Kız çocuklarının diri diri gömülmesi, fakir Araplar arasında oluşan bir koruma mekanizmasıdır. Zira fakir Araplar kızları büyüdüğünde zengin Arap erkeklerine meze olmasın diye oluşturulmuş bir reflekstir. Bu durum, İslamiyet’i benimsemiş olan biz Türkleri zerre kadar ilgilendirmemektedir.  Anılan tarihlerde Göktürk İmparatorluğu tarih sahnesindedir ve Türk kadınları baş tacı yapılmaktaydı.  

İslamiyet’in yayılmaya başladığı tarihlerde Türklerde var olan inancın adı Göktengri (Göktanrı) inancıdır. Ve bugünkü Allah inancı ile örtüşmektedir.  Bu durumda Arapların putlara tapıyor olması yine Türk insanını ilgilendiren bir konu değildir. 

İslamiyet ile birlikte Arapların zenginleşmesi ise, çevre illere, devletlere yapmış olduğu akınlar ile onların mal, mülk ve canlarına el koymaktan kaynaklanmaktadır. Zira 800-1000’nci yıllar arasındaki iki yüz yıllık dönem içerisinde Arapların Orta Asya’ya yapmış olduğu akınlarda en fazla zararı Türk insanı görmüştür. 

Sonuç olarak, İslam’ı yüceltmek adına anlatılan, İslam öncesi Arap toplumunun yürekler acısı durumu bir Türkleri zerre kadar ilgilendirmemektedir. İslam’ın yüceliğini anlamamız için böylesi Arap hikayelerini anlatmak ve dinlemek zorunda değiliz. 

Yeni yılın, hepimize mutluluk getirmesini diliyorum. 

Yazarın Diğer Yazıları